Hepimizde Johnny’den bir şeyler var.
Hani her türlü mantık kuralını bir yana bırakıp sevdiğiniz insanlar vardır ya, Johnny Hallyday de benim için öyle biriydi. Bir kere, sarı saç mavi gözden hiç hoşlanmazdım, ama olsun, onu severdim. İlk karısı, ünlü şarkıcı Sylvie Vartan ile fırtınalı ve efsanevi bir aşk yaşamıştı. Eh, küçük bir kızı andıran Sylvie’yi de severdik, on beş yıllık evliliklerini, fırtınalarla sarsılan bu evliliği kurtarma çabalarını da.
Biri bir motosiklet, öteki bir araba kazası yaşamıştı. Darılmış, barışmışlardı. Johnny’nin alkol ve uyuşturucu iptilası vardı. İntihara teşebbüs etmişti. Ama “kabahatleri” diyelim, onun meslek hayatını yıkmaktansa, hayranlarının onu daha da fazla sevmesine neden olmuştu. Kendisi de bunun farkındaydı. Sylvie ile önce ayrılıp sonra barıştıktan sonra, bir düet kaydetmışlerdi; J’ai un Probleme / Bir Sorunum Var. Yılın en çok dinlenen parçalarından biri oldu.
Johnny ülkesinde her şeye rağmen popülerliğini sonuna kadar kaybetmedi. Gerçi cesaretini kaybettiği dönemler oldu. Modasının geçer gibi göründüğü, İngiliz rockçılar ile folk şarkıcılarının zirveye çıktığı sıralar intihar girişiminde bulunmuştu. Hemen ardından da Sylvie Vartan’dan olan şarkıcı/besteci oğlu David Hallyday doğdu. Babası bu günleri hatırlatmak için Noir, c’est noir / Kara, kapkara” adlı bir single yaptı.
74 yaşında ölen şarkıcı Johnny Hallyday, daha sonra da iki kere Adeline Blondieau (toplam beş yıl), bir kere de Elisabeth Etienne’le evlendi. Son eşi ise, en uzun süreyle evli kaldığı Laeticia Hallyday oldu. Ölümünü de o duyurdu zaten. Çarşamba günü, Agence France Presse haber ajansına yaptığı açıklamada, “Johnny Hallyday bizi terk etti,” dedi. “Bu kelimeleri inanmadan söylüyorum ama doğru. Erkeğim artık bizimle birlikte değil.” Gece vakti 2’de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u uyandırıp acı haberi verdiği söyleniyor. Hallyday, hayranlarına akciğer kanseri olduğunu söylemiş ve onlar adına sonuna kadar mücadele etme sözü vermişti. Bu kadarmış demek!
Aranızda Johnny Hallyday kim diye soran var mı acaba? Olabilir, çünkü Fransızca konuşulan ülkeler dışında, İngilizce şarkıları Fransızca söylediği için pek bilinmez, bazılarında taklitçi sayılırdı. Elvis Presley hayranıydı. Çocuk yaşta sahneye çıktığı halde şansonlardan uzaklaşması için Elvis’i izlemesi yetmişti. 1957’de Presley filmi Loving You’yu seyredince kendinden geçmiş. “Onu ilk görüşümde felç oldum,” diyordu. Sonradan adı “Fransız Elvis Presley”ne çıktı.
Ama bunlar onu hiç etkilemedi. Johnny, ülkesinde hep stardı çünkü, Fransız bir yıldızdı. Fransızlar onu, biraz da kendilerini onda gördükleri için severlerdi. Gazeteci Alexis Brezet, Le Figaro’da “Seyircileri Fransız’dı,” diyor. “İyi ailelerin kötü kızlarıyla oğulları; torunları ve büyükanneleriyle babaları, komünistleriyle liberalleri, Parisliler’i ve taşralıları, hali vakti yerinde bohemleri ve proletaryası. Bar-tabac’lar ile siberkafelerin, eski tarz dans salonları ile tekno tapınaklarının Fransa’sı.” Brezet’e göre, Hallyday’in onlara tuttuğu kırık aynada, bütün bir ulus kendini görmüştü. “İyi-kötü taraflarıyla, coşkusu ve depresyonuyla, itibardan düşmesi ve kurtulmasıyla…”
“İşte şimdi bu Fransa… hüzünle şarkısını söylüyor: “Hepimizde Johnny’den bir şeyler var.” Geçmiş Anneler Günü’nde Paris Charles de Gaulle Havaalanı’nda onunla konuşan bir gazeteci, söyleşi sonunda halkının duygularını dile getiriyordu. “Ve Johnny, seni her zaman severiz. Biliyorsun, değil mi?” Doğru söze ne denir? Johnny iki kızının omuzlarına sarılıp başını sallıyor. “Teşekkür ederim.”
Şarkıcı meslek hayatı boyunca 181 turne yaptı, 110 milyondan fazla plak sattı ve 18 platin albüm aldı. Fransızca konuşulan ülkelerden… Öldüğünde 275 milyon dolarlık bir serveti vardı. Yani gençken bu durum onu çok üzmüş olsa bile, ötekilere ihtiyacı yokmuş demek ki. 2000’li yıllarda kendini aktör olarak da kanıtlamıştı. 2002 yapımı Trendeki Adam / The Man on the Train / L’homme du train ile çok başarılı bir performans sunmuş, ödül almıştı.
Johnny Hallyday 15 Hazıran 1943’te Jean-Philippe Smet adıyla Cité Malesherbes, Paris’te doğdu. Başarısız gençlik evliliklerinin ardından 1992’de Laeticia Boudou ile evlendi. Çift, iki Vietnamlı çocuğu, Jade Odette Desirée ve Joy Hallyday’i evlat edindi. Johnny’nin Sylvie Vartan’dan bir oğlu vardı –David Hallyday. Bir de, dört yıl birlikte yaşadığı Nathalie Baye’den olan kızı aktris Laura Huguette Smet var. 1986’da Jean-Jacques Goldman’ın bestelediği “Laura”yı, babası daha sonra kaydetmişti.
Peki, bize n’oluyordu? Biz henüz Frankofon olmaktan yeni çıkmış, İngilizce’nin gelecekte çok işe yarayacağını düşünmeye başlamıştık. Ben şahsen, Paris’e düşmüş bir Amerikalı gibiydim. Evde ben hariç herkes Fransızca biliyordu. Fransızca bilen çocuklar hiç sektirmeden Saluts les Copains’in her sayısını alıyorlardı. Odasının duvarları Fransız şarkıcı portreleriyle örtülü bir kardeşim vardı. Kalanlar arasından da ben seçim yapıyordum. Fransız şarkıcılara bayılıyorduk: Françoise Hardy, Claude François, Jacques Dutronc, France Gall, Sheila, vb. ama en çok Sylvie Vartan ile Johnny Hallyday. Kötü çocuklardı, hele Johnny. Yeniyetmelerin hayallerini temsil ediyorlardı. Salut les Copains de çok güzel, rengârenk bir dergiydi.
Johnny’yi seviyorduk. Hâlâ da seviyoruz, Johnny. Biliyorsun değil mi?