Görünmeyen interneti görmek: Bir KONY belgeseli

Görünmeyen interneti görmek: Bir KONY belgeseli

Ali Ünal
09 Mart 2012

Belki siz de duymuş, görmüş veya izlemişsinizdir. Invisible Children (Görünmez Çocuklar) isimli bir organizasyon, Uganda’da yaşanan çocuk kaçırma vakalarını dünya kamuoyunun gündemine sokmak ve hükümetleri, bu vahşeti önlemek adına adım atmaya çağırmak için KONY 2012 isimli bir mini-belgesel yayınladı. YouTube‘da ve Vimeo‘da birkaç gün içinde 50 milyona yakın kişi tarafından izlendi, yüzlerce kişi bu videoyla ilgili yanıt videolar hazırlayıp yükledi. Yeni bloglar oluşturuldu, bu konuyla ilgili onlarca makale yazıldı. Dün Twitter’da KONY ismi 950,000 kez kullanıldı, bugünse dünya çapında ve ABD’de “Invisible Children” TT (trending topic – en çok konuşulan konu) hâline geldi. Peki kim bu Invisible Children? Kim bu Kony?

Joseph Kony, Uganda’da faaliyet gösteren Lord’s Resistance Army (LRA – Tanrı’nın Direniş Ordusu)’nin başındaki bir terörist. Kuşkulu bir seçimin ardından Uganda’nın başkanı olan Yoweri Museveni’ye karşı yürütülen bu isyan haraketinde Kony, Uganda’da yaşayan küçük çocukları kaçırıp kendine asker yaptı ve terörist saldırılarında onları kullandı. 2006’da Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “insanlığa karşı işlenen suçları ve savaş suçları” nedeniyle aranan isimler listesine alınan Kony, şu anda Uganda’da değil. Ancak Invisible Children isimli örgüt, 2004 yılında bu amaçla kurulduktan sonra söz konusu amacından ödün vermeden bugüne kadar çalışmalarını yürüttü: Joseph Kony’nin yakalanıp adalete teslim edilmesi. Bunun gerçekleşmesi için de “Kony’yi meşhur edelim ki tutuklanması için farkındalık yaratalım ve uluslararası adalet konusunda bir örnek teşkil edelim” mottosuyla hareket ederek, biraz önce bahsettiğim mini-belgeseli dünya kamuoyuna sundu.

Duygusal öğeleriyle insanın içini ısıtan, oldukça sağlam bir prodüksiyona ve yönetime sahip bu film, binlerce kişinin hayranlığını kazandığı gibi, yine binlercesinin harekete geçmesini ve bağış yapmasını sağladı. Uganda’daki çocukların daha iyi bir yaşam sürmesini isteyen iyi insanlar, iyi hazırlanmış bir filmin duygusal etkisi altında kalarak iyi bir şeyler yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Ancak, örgütle ve filmle ilgili tepkiler sadece iyi ve olumlu dönütlerden oluşmuyor. Örgütün çalışmalarına, amacına ve Uganda’nın mevcut durumuna yönelik ciddi kurum ve kişilerden ciddi eleştireler de geliyor. Özellikle Uganda’da yaşayan insanların görüşlerini görmezden gelmek pek de mümkün değil.

“Bu filmde anlatılanlar doğru değil,” diyor, bir zamanlar LRA’nın asıl eylem bölgesi olan Gulu’dan bir halk sağlığı uzmanı Dr. Beatrice Mpora. “Öyle ki bize çözümden çok sorun yaratabilir. 2006’dan bu yana Uganda’da tek bir LRA eylemi bile olmadı. Artık barış içinde yaşıyoruz. İnsanlar evlerine döndüler, tarlalarını ekiyorlar, dükkânlarını açıyorlar. İnsanların asıl yardım etmeleri gereken şey bu.” Kasım ayında ABD, Uganda’nın ordusuna yardımcı olması için uzman askerlerden oluşan 100 kişilik bir birliği Uganda’ya gönderdi. Belgeselde bu kısım, örgütün bir başarısı olarak lanse ediliyor ve söz konusu haberin duyurulmasıyla birlikte örgüt üyeleri birbirlerini kutluyorlar. İşte bazı eleştirilerin odaklandığı yer de burası: Bir zalimin şiddetini önlemek için başka bir şiddete vurulması. Örgüt, çözümü şiddette aramakla ve askerî müdahale istemekle de suçlanıyor. Hatta, bu videoyla birlikte meşhur olan aşağıdaki fotoğraf da, hem örgütün kurucularını hem de örgütü zor durumda bıraktı.

Örgütün kurucuları Bobby Bailey, Laren Poole, Jason Russell, Uganda, 2008

“Çözümün, askeri olduğunu savunmak çok yanlış,” diyor Ugandalı blogger Javie Ssozi. “Bunun sonuçlarını düşündüler mi? Kony’yi ‘meşhur’ etmek onu daha güçlü biri yapabilir. Daha fazla ABD birliğinin gönderilmesini istemek, onu korkutabilir ve daha fazla çocuk kaçırabilir veya saldırıya geçebilir.” Barış konusunda uzman gazeteci Rosebell Kagumire de altını çizerek ekliyor: “Bu film, altı-yedi yıl öncesinin Uganda’sını anlatıyor. Durum şu anda kesinlikle böyle değil. Bu çok sorumsuzca bir hareket.”

Topladığı paranın yalnızca %30’unu Afrika’ya yardım amaçlı olarak aktaran örgütün, askerî müdaheleyi bir çözüm olarak sunması, örgütün inandırıcılığını ve amacını ne kadar zedeler bilmiyorum. Beni olumsuz etkilediği bir gerçek. Açıkçası, Uganda’da yaşayan insanların, durumun eskisi gibi olmadığını ve “beyaz adam”ın biraz geç kaldığını ima etmesi bana bu konuyla ilgili çok daha farklı şeyler düşündürtüyor. Uganda hükümet sözcüsü Fred Opolot sanırım bu durumu benden daha iyi ve yetkince özetliyor: “Uganda’da hâlâ devam etmekte olan bir savaş olduğunu iddia etmek tam anlamıyla yanlış bir yönlendirme. Yaratmaya çalıştıkları izlenim eğer buysa, o zaman başka amaçlarını gerçekleştirmek adına finansal kaynaklarını artırmak dışında bir amaçları olmadığından şüphelenirim.”

Örgütün gelirleri ve bilançolarının halka açık olmaması ayrı bir eleştiri konusu. Vakıflarla ilgili araştırmalar yapıp onlara notlar veren Charity Navigator adlı kurum, Invisible Children’ın Muhasebe ve Şeffaflık puanını 4 üzerinden 2 olarak veriyor zira örgüt, henüz şeffaflık adına istenenleri yapabilmiş değil. 2011 yılına ait mali döküm raporundan bir ekran görüntüsü vererek duruma açıklık getirmek isteyen örgüt, 4 üzerinden 2 almalarının sebebini, yönetim kuruluna beşinci kişi olarak bağımsız bir üye almamış olmalarına bağlıyor. Bu kişinin de yakında gruba katılacağını söylüyor.

Invisible Children, Arab Baharı’ndan sonra sosyal medyanın ne kadar etkili bir araç olduğunu bize bir kez daha gösteren çok önemli bir fenomen oldu. Yalnızca birkaç gün içinde internet kullanan neredeyse her insana erişmeyi başarabilen böylesi güçlü bir organizasyon ve pazarlama ağı, iyi olduğu kadar korkutucu bir manzarayı da gözler önüne seriyor sanki: Paketi alacalı bulacalı olan her şeye, bir an bile düşünmeden inanacak mıyız yoksa? Sosyal medyanın ya da internetin, aynı zamanda büyük bir güvensizlik kaynağı olabileceğini akıldan çıkarmadan, kendi filtrelerimizi harekete geçirmeyecek miyiz yoksa? Sadece kameranın gösterdiğini doğru kabul edip, objektifin diğer yanında olup bitenleri kendi bilgi ve görgümüzden geçirmedikten sonra, aynı zamanda büyük bir bilgi pisliğiyle kirlenen internette kendimize ait özel temiz kanalları kullanmadıktan sonra, sosyal medyanın ve internetin gücü de, “iktidarlı” olanların pazarlama ve basın güçleri olarak bir başka araç ve manipülasyon aracı hâline gelecek. Görünmeyen çocukları, görebilmek dileğiyle.

, , ,
Share
Share