Kırmızı Başlıklı Kızlar Ağlıyor
Saatlerdir boş bir word sayfasına bakıyorum. Raporları açıyorum. 14, 34, 19… %16.6, %37.8, % 10.8… Midem bulanıyor, tekrar kapatıyorum… Baktığım şeyler sadece rakam. Gördüklerim? 14 yaşındaki Ö.Ç’ye tecavüzden yargılanan 34 kişiden, tutuklu 19’unun tahliye edildiği. Yüzde 16.6’sı fiziksel, yüzde 37.8’i duygusal, yüzde 10.8’iyse cinsel istismara uğramış 202 öğrenci.
Gördüklerim; anlattıkları dinlenmeyen çocuklar, başkaları duymasın diye susturulan, yaşadıkları travmaların suçunu kendinde arayan, hayal gücü kuvvetli olmakla ya da iftira atmakla suçlanan, bir daha asla sokağa çıkacak cesareti bulamayacak, kimseye güvenemeyecek, hayata tutunmaya ve yaralarını kapamaya çalışan genç kızlar… Onlar aile korkusuyla 35 kişiyle kendi rızasıyla ilişkiye girdiğini söylemek zorunda kalanlar, onlar tecavüzcüsünün çocuğuna hamile olanlar, onlar gizlenmek mecburiyetiyle yaşayanlar. Onlar Ö.Ç, N.Ç, Z.K… İsimleri iki harfe indirgenmiş olsa da, dünya üzerinde herhangi bir dilin, herhangi bir harfinin taşıyamayacağı ağırlıkta hayatlar yaşayan çocuklar.
Hayatı boyunca unutamayacağı travmaları yaşayan kadınları, kızları boşuna konuşuyoruz. Çünkü birilerimiz dekolte giyiyor, içki içiyor olabilir. Erkekli kızlı eğlencelerde tecavüze davetiye çıkarmış bile olabilir ve bu, kadınların, kızların suçu olabilir. Ama çocuk hangi iğrenç eylemin ürünü olursa olsun doğacaktır, bakan birileri bulunur her nasılsa… Ya da bebekken peşine düşenler olabilir, üç yaşına geldiğinde o da tecavüze uğrayabilir ve biz bu canilerle aynı havayı soluduğumuz için nefesimizi tutma ihtiyacı hissedebiliriz…
Ve hikâyeyi hep bir yanından biliriz. Birazını duymuşuzdur. Bir yakınımızın yakınının yakını ensest kurbanıdır. Ama hep uzaktadır yaşananlar. Kapatıp kenara koyabileceğimiz bir gazete parçası kadar uzakta. Öyle mi acaba? Kırmızı Başlıklı Kız masalını bilir misiniz? Peki ya gerçek anlamını, anlattıklarını? Ya da şöyle anlatayım; Malvina kırmızı başlıklı kız olsun, büyükbabası da kötü kurt… Malvina’nın çocukluğunu yutar kurt. Tacizleriyle köşeye sıkıştırır. “Büyük”lüğünü kullanarak Malvina’ya inanılmamasını sağlar. Böylece başta ailesi olmak üzere, insanlara duyduğu güveni de yutmuş olur. Birileri görür ama herkes susar. Malvina büyükbabasının tacizlerinden kaçacak köşe arar. İlk başlarda fiziki olarak saklamak ister kendini, bedenini bu tacizlerden koruyamadığı yerde zihnini uzaklara kaçırır. Paylaşmaya çalışmaktan vazgeçer yarasını, kendisine inanılmadığını anlamıştır çünkü… Koskoca bir dünyayı gencecik omuzları üzerinde taşır yıllarca… Beate Teresa Hanika’nın “Kırmızı Başlıklı Kız Ağlıyor” romanına konu olan Malvina’nın hikayesi, bir yanıyla Ö.Ç.’nin, N.Ç.’nin, Z.K.’nin de evrensel hikayesidir.
Mideniz sağlamsa, 2011 İnsan Hakları İhlalleri raporuna bir bakın…
Kadın intiharları: 50 ölü, 20 yaralı.
Ev içi şiddete uğrayan kadınlar: 117 ölü, 117 yaralı
Toplumsal alanda kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz: 2 ölü, 176 yaralı
Fuhşa zorlanan kadınlar: 9 yaralı
Çocuk intiharları: 30 ölü, 17 yaralı
Ev içi ve toplumsal alanda şiddete uğrayan çocuklar: 158 yaralı
Toplumsal alanda çocuğa yönelik şiddet, tecavüz, taciz: 33 ölü 2 yaralı
Fuhşa zorlanan çocuklar: 14 yaralı
Okulda şiddet: 119 yaralı
Bir de 2012’ye bakalım. Bianet’in tuttuğu rapora göre Ağustos’ta 16 kadın öldürüldü, 31 kadın yaralandı, 18 kadına tecavüz edildi, 11 kadına cinsel tacizde bulundu. Erkekler 2012’nin ilk sekiz ayında toplam 114 kadını öldürdü!
Bunlar yalnızca raporlanabilmiş olaylar. Öldürülme, taciz, tecavüz korkularıyla duvarların arasına saklanmış, aynı kabusu ölene kadar görecek kaç kadın, kaç çocuk var, bunun rakamını verebilir miyiz!