Zorlu bir “zirve buluşması”
“Hiyerarşiler her ders, her hocada yeniden gözden geçirilir, değişir ve güçlendirilirdi. Tabii öğretmenler herkesin mevkiini savunmak zorunda olduğunun farkında değildi. Otorite otoriteyle karşı karşıya gelirdi, boy ölçüşülürdü. Zirve buluşması.”
Luca Bloom, bir lise öğrencisinin öğretmenine uyguladığı şiddetin gazete haberinden yola çıkarak kaleme aldığı kitabı “Sınıf Meydan Savaşı”nda, günümüz toplumunun saldırgan yapısına ayna tutarken, kendi varoluşunu ortaya koyma çabasındaki bireylerin ve birey olma yolundaki gençlerin çıkmazlarını da gözler önüne seriyor.
Kitapta sıradan bir lise ortamından fırlama pek çok tanıdık karaktere rastlamak mümkün: Sınıfın inek öğrencisi ve şişmanlığıyla alay konusu olan Beate, aynı sınıfın kabadayısı Mick, her okulun olmazsa olmazlarından “gıcık” öğretmen Bay Zinn ve adeta görünmez olmaya çalışarak başını beladan uzak tutacağına inanan, ancak tesadüfler sonucu kendini birdenbire bu savaşın tam da ortasında bulan Johannes gibi…
Hikâyenin başrollerini kendi kurallarını kendi koyan Mick ve dersi de kendisi de sevilmeyen, mutsuzluğunu öğrencilerini acımasızca aşağılayarak dışavuran öğretmen Bay Zinn paylaşıyor. Yazar, basit bir “öğretmen-öğrenci iktidar savaşı” olarak başlayan, ancak tarafların arasındaki nefretin artmasıyla gittikçe çirkinleşen bir çekişmeyi, bir “savaşı” anlatıyor. Hem de nerede ve nasıl biteceğini bilemeyeceğiniz bir savaş bu. Saldırılar ve karşı saldırılarla git gide şiddetlenen, her geçen gün bir öncekinden daha yoğun bir intikam duygusuyla körüklenen bu savaşın kazananını kestirmekse çok zor.
Kitabı okurken, asla yalnızca bir tarafı tutamıyorsunuz. Düşmanlık ve nefret o kadar eşit paylaştırılmış ve o kadar karşılıklı stratejilerle, planlarla desteklenmiş ki, gerginliği kim başlattı, kim uzatıyor ve kim diğerinden daha kışkırtıcı, ayırt etmek çok zor. Kahramanları tanıdıkça, buna bir cevap vermek de, umulanın aksine kolaylaşmıyor, zorlaşıyor. Size, ancak bir sonraki sayfada olacakları artan bir merakla beklemek kalıyor.
Bir solukta okunacak bir roman, “Sınıf Meydan Savaşı”. Git gide artan gerilimine, bilenen kin duygusuna ve kararan öyküsüne karşın, öğretmenleri ve öğrencileri sağlıklı iletişim ve empati kurmak hakkında düşündürecek bir anlatıma sahip. Karakterlerin öfkesinin niçin dinmek bilmediğine, bu ruh hallerinin ardında yatan nedenlere ve dinamiklere duyulan merak, karakterlerin aile yaşamlarına değinen birkaç satırla da desteklenince, okur kaçınılmaz olarak bir ebeveynin çocuğun yetişmesindeki rolü üzerine düşünüyor.
Aslında bu roman yalnızca işlerin nasıl çığırından çıkabileceğini görmek için bile okunabilir. Çünkü görüldüğü üzere, işler çığrından “gerçekten” çıkabilir.
Görsel: Weltbild