SAA-1 / 000 Yüklük

SAA-1 / 000 Yüklük

AHMET BÜKE
Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi - 05 Mayıs 2014

Mevzu eski. Bir grup eski arkadaş kurmuştuk bu ansiklopediyi. Çok da eğlendik zamanında. Unutulmuş, kıyıda köşede kalmış, bizim için –belki insanlık için de hâlâ– enteresan ayrıntılar adına ne varsa topluyorduk. Sonra hayat gailesi, o işler hep kesintilere uğradı.

Ama fark ettim ki, benim içimdeki sosyal ayrıntı toplayıcılığı hiç durmadı.

Normal hayatta son derece hımbıl olmama karşın kafamda uçuşan hayaller, görüntüler, bilgi kırıntıları, başkalarının anıları, atılmış eski fotoğraflar yığınıyla çok mutluydum – mutluyum.

Üstelik zaman zaman onlardan bir tutam çekip öyküler de yazıyorum.

Şimdi bu sosyal ayrıntı yüklüğünü hatırladıkça ve yeni yastık ve yorganlar eklendikçe madde madde yazayım diyorum.

Evet, çoğu son derece yüzeyde şeyler, bir kısmı kurgu ve rahmetli dedemin dediği gibi uzvu nazikten doğuyor.

Ama haylazlığın estetiği ile hikâye arasında sihirli bir bağ olduğuna inanıyorum.

Bütün bu anlatacaklarım benim sevgili çöplüğüm.

Hepsi de yüklükte yığılı.

*

Yüklük derken, babaannemin yüklüğü bir ömre bedeldi galiba. Evin en büyük odası ona aitti ve kapısının ardında bir tırkaz vardı. Yani kilitsiz sürgü. Ama odasının anahtarı yoktu. Yani çıktığı zaman kilitli kalmasını istemezdi ama içerideyken, istediği zamanlarda yalnız kalmayı garantiye alırdı.

Odanın mevcudu, çeyizliği cevizden aynalı konsolu, büyük pirinç yatağı, pencere önünde yumuşak minderli divanı ve gömme yüklüğünden mürekkepti.

Bütün bu ağırlık benim için müthiş keşifler kıtası kadar büyüktü.

Aynalı konsolun kilitli bölmesinde tahta kutuda kokulu Ali Galip lokumları olurdu her zaman. Babaannem yokken odaya sızmak ve o hazineye ulaşmaya çalışmak en büyük uğraşlarımdandı. Kilit tornavidaya dayanıklıydı. Üstelik iz bırakmak müthiş bir baba tokadına sebep olurdu. En iyi yol, bir parçası kırılmış camdan iki parmağı uzatıp lokumları teker teker çekmekti. Acılı ve zor dakikaların sonunda mutluluk gelirdi. Ya da iyice uzağa itilmiş lokum kutusunun hüznü kalırdı.

Sonra pirinç yatağa atlar, biraz zıplardım.

Yorulunca uzanıp tavana uzun uzun bakardım.

Sıva ve badana izlerinden doğan şekiller her defasında acayip gelirdi bana. Aynen bulutlar gibi: Savaşan devler, okul yolunda düşürülmüş bir mendil, annemin eşarbı, dedemin köylü kasketi, iri memeli Hatçam Teyze, Hatçam Teyze’nin iri horozu, horozun ibiği, Kıprıs haritası, Amerikanya, Çelik Bilek’in tokalı kemeri: Çelik Bilek ile Kinowa arasında başlayan müthiş mücadeleyi bu hafta Çelik Bilek mecmuasında okuyunuz. Ben vahşiler gibi senin kafa derini yüzmeyeceğim. Sana ve senin gibilere ders olsun diye maskeni yırtacak ve bazı masum insanları öldürdüğün için senin kafanı kıracağım… Kolla kendini! Kinowa ve ben; müthiş kavga başlıyor. Kinowa’yı nasıl yakaladım ve dövdüm? Bu inanılmaz macerayı size ben anlatacağım. Çünkü Kinowa anlatamaz!

Böyle böyle uykum gelirdi: Kinowa! Aslında çok güzel ata biniyor. Benim Kemal Amcam da müthiş süvariymiş. Ben görmedim ama babam anlatır hep. Ciritte birinciymiş. Eğer boşaltmada, değneği karşısındakinin atına değdirmeden fırlatmada mahirmiş. Ah Kinowa, Gördes’e gelsen de annem sana kapama yapsa…

–Uykuya düşmeden hemen önceki saniyeler öykü için büyük malzemedir ama neredeyse hiç hatırlanmaz–

Kapama için annem tencere içinde ters kapadığı bir tas kullanır. Üstüne de hafif ağır bir çay taşı koyar. Damarlı ve buğulu bir çay taşı. Onlar neden öyle hüzünlü olur bilir misiniz? Sudan kopardıkları için.

Çay dediğin Kum Çayı işte. Eski Gördes’in orada kıvrıla kıvrıla akar. Yıkık köprünün dibinde –mahpushanenin karşısında– söğüt köklerinin açığına serpme atardı büyük abiler. Biz de kaçışan çay balıklarını izlerdik.

Ağırlık bastı iyice: Uyku girdi bedene / gözler döndü bademe / uyuyacağız biz / kalkın gidin siz…

İşte tam koynuna düşerken rüyaların, dış kapı sesine sıçrardım.

Babaannem geliyor!

Yakalanmak –ağzım yüzüm lokum tozu ve dağınık bir yatağın üzerinde– ölümden ziyade idi.

Derhal yüklüğe sızardım. Yatakların ardına, yastıkların ve hanımeli kokan çarşafların altına.

Yaramazlıklarım unutulana kadar orada uyurdum.

Rodi, kim daha kuvvetli?

Tabii ki, Çelik Bilek. Kinowa’yı haklayacaktır.

Bok!

Kinowa’yı daha çok seviyorum ben aslında. Damalı donlu atı var. Baltasının sapına kınnap sarmış. Öğle yemeğinden sonra onunla uçurtma salıyor gökyüzüne…

, , , , , , , , , ,
Share
Share