Yeni bir kitap okuma çağı
Amerika’da ve Avrupa’da büyük bir hızla yayılan, Türkiye’de de son bir buçuk yıldır etkisini göstermeye başlayan elektronik kitap, değişen iletişim alışkanlıklarıyla birlikte okuma kültürünü ve okuma deneyimlerini de toptan değiştirmeye başlıyor. Amazon’un başı çektiği e-kitap sektörü, günden güne büyüyerek basılı kitapla yarışır bir noktaya gelmek üzere. Hachette Book Group’un sahibi Lagardere Yayıncılık’ın verilerine bakarsak, kitap satışları %6 oranında düşmüş olsa da e-kitap satışları iki kat artmış durumda. Şirketin, tüm kitap satışlarının %5’ini e-kitap satışları oluşturuyor.
Bu verileri çoğaltmak mümkün. Avrupa ve Amerika’daki birçok kütüphanenin, e-kitap ödünç verdiğini, hattâ ödünç verme sayıları ve e-kitabın eskime oranlarıyla ilgili standartları oturtmaya çalıştığını söylersek, oradaki durumun nasıl bir seviyeye geldiğini sizler de görebilirsiniz. Her büyük değişiklikte olduğu gibi, e-kitap konusunda da olumsuz düşünen, ayak direyen, hattâ tamamen yadsıyan bir kesim oluştu. Kaygılarını, “Kitap ölüyor mu?” şiarıyla destekleyerek biraz da aşırı korumacı bir şekle büründüler. Peki gerçekten kitap ölüyor mu?
Kitap elbette ölmüyor, şekil değiştiriyor. Evrenin enerjisinin asla kaybolmayacağı, farklı biçimlere dönüşeceği gibi, kitap da asla ve asla bir mezara girmeyecek. Değişimin ve dönüşümün kaçınılmaz bir sonucu olarak değişecek, dönüşecek. Kitabı sevmeyenler ve kitap okumaktan nefret edenler daha önce ne kadarsa, bundan sonra da o kadar olacak. Kitaptan nefret etmesi için bir insanın e-kitabın çıkmasını beklemesine gerek yok. Aynı şekilde bakarsak, kitap seven, kitap okuyan bir insan, e-kitap çıktı diye kitap okumayı bırakmayacak ya da kitaptan nefret etmeye başlamayacak.
Her düzenin bir yerleşme süresi var. Elektronik kitap dünyası da benzer bir doğum sürecinden geçiyor. Eskiyi yok etmek gibi bir misyonu olmadığı gibi, eskiyi daha yeni bir biçimde ve daha kolay olarak sunmaya çalışıyor. Kitaba erişme sayısının daha da artacağını garanti altına alıyor. Yalnızca okurlar için değil, kitaplarını yazıp bir türlü bastıramayan yazarlar da e-kitap dünyası aracılığıyla kendi kitaplarını rahatça yayımlayıp dağıtabilecekler. Daha çok insanın okuması, elbette güzel, ama bu durum, daha çok insanın yazmasına da olanak sağlayacak.
Elektronik yayıncılığın ne tip olanaklar sağlayabileceğini öngörmenin sınırı yok. Örneğin, Booktrack isimli yeni bir şirket, e-kitaplar için müzik albümü besteliyor. Okurlar, e-kitaplarını okurlarken, okudukları kitabın bölümü için özel bestelenmiş bir parçayı da eş zamanlı olarak dinleyebiliyorlar. Aktör Russell Brand, yeni kitabının bölümlerini kendi sesiyle okuyup, SoundCloud sitesine yüklüyor ve okurlarıyla paylaşıyor. Penguin Books UK de bu sitede kitapların özetlerinin ses dosyalarını yayımlıyor. Amazon durur mu, yapıştırıyor cevabı. Kindle kullanıcıları, şimdilik kısıtlı bir listesi olan yazarlardan birinin kitabını okurken, bir bölümü seçip o yazara göndererek ona o seçtiği yerle ilgili soru sorabiliyor.
Elektronik yayıncılık böyle bir kapasiteye sahip. Bunu kabul edip etmemek, elbette kişi düzeyinde verilecek seçimlerden ve algılardan etkileniyor. Ancak buna ayak diremek ve yok saymak da bir devekuşunun yapabileceği bir şey olsa gerek.