Yeni alanlar, söz durakları

Yeni alanlar, söz durakları

Mehmet Erkurt
07 Ocak 2015

Tenimize işleyen olumsuzluğu bir düzene koymak için ihtiyaç duyduğumuz başlıklar iç içe geçiyor her gün. Söze, konuşmaya, ifade etmeye duyduğumuz ihtiyaç arttıkça artıyor. Yeni alanlara duyduğumuz ihtiyaç da öyle. 

(Resim: Nuclear Love, Ben Heine)

Bir alan savaşı veriyoruz. Sürekli.

Doğal alanımız, özel alanımız, kamusal alanımız… İztuzu Kumsalı, Kuzey Ormanları, devlet okulları… Erk nesnesi edilmiş kadınları, aymazlığa dayanak kılınmış oyları…

Sonu gelmez bir gasp halinden yorulduk. Öfke yoruyor çünkü. Öfkenin odağında da bir ya da birkaç kişi yok ki. Koskoca devlet. Yapı’lısından. Beton gibi. Sapa… sağlam. Derdimizi sürekli bağırma ihtiyacı tüketiyor. Doğru şekilde temsil edileceğimize güvenimiz sıfır. Temsil, iktidarın önceliği olmaktan düşeli ne kadar oldu… ya da hiç olmuş muydu… gibi soruların dipsiz kuyusuna attığımız taşların yankısını bekleyip duruyoruz.

Berkin Elvan’ın doğum günüydü 5 Ocak. Çocuğunu temsil etmekten aciz devlet erkinin “terörist” diye damgalayıp, adını da sevdiklerini de yuhalattığı Berkin Elvan… 16 yaşında dedi kimimiz; ismi yaşatmak için, süregiden bir yaşam kurgusundan güç almaya ihtiyaç duyanlar. Hep 15 yaşında diyenlerimiz de oldu; ölümün adını hemen koyup, cinayetin keskin varlığını vurgulayarak anıyı, simgeyi, sevgiyi, öfkeyi canlı tutanlar.

Doluyoruz. “Dolduk” sanıyoruz, ama hiç ummadığımız alanlar, zehir taşıyan kanallar açılıyor içimizde. Tenimize işleyen olumsuzluğu bir düzene koymak için ihtiyaç duyduğumuz başlıklar iç içe geçiyor her gün. Söze, konuşmaya, ifade etmeye duyduğumuz ihtiyaç arttıkça artıyor.

Yeni alanlara duyduğumuz ihtiyaç da öyle. Belki sırf bu açıdan bakıldığında, güzel şeyler de oluyor. Bunlardan biri, Fil Dergisi.

Çoğumuzun Leman’dan tanıyacağı Tuncay Akgün’ün yönetiminde, Onurkan Avcı’nın editörlüğünde, yepyeni bir aylık kültür ve sanat dergisi, Fil. Acısız, hayata tat veren bir “harakiri”. 4 Ocak Pazar günü, marazi bir gündemin göbeğine doğdu. Jale Parla’dan Orhan Alkaya’ya, Umay Umay’dan Ercan Kesal’a, Romina Özipekçi’den Onur Behramoğlu’na, dopdolu bir kadro, zengin bir içerik, soluk aldıran bir mizaç.

Masalarımızda, yudum yudum okunmayı bekliyor.

Bu akşam, Alberto Manguel yolcusuyuz. Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yılı vesilesiyle düzenlediği Boğaziçi Chronicles buluşmalarının yeni konuğu Manguel, 5-20 Ocak 2015 tarihleri arasında İstanbul’da olacak. Zamanlı Zamansız köşemizin yazarı Sevin Okyay’ın –ve Kutlukhan Kutlu’nun– dilimize taşıdığı bu özgün yazar, eleştirmen, editör ve antoloji ustası, 7 ve 14 Ocak tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde iki söyleşi gerçekleştirecek. Önce Borges, kütüphaneler ve okuma keyfinden söz edecek, sonra gözlerimizi “merakın tehlikeleri”ne çevirecek.

Sözün ve ifadenin topraklarına girip, biraz soluklanmak ihtiyacı kaçınılmaz. Böyle dergiler ve herkese açık buluşmalar, gerçekten de büyük kurtarıcılar.

“Ya elimizde ikisinden de yoksa,” mı?

Sözümüz olduğunca ve birlikte davranabildikçe, olmaması mümkün mü?

 

, , , , , , , , ,
Share
Share