Hukuk ve avukatlık arasındaki çizgi

Hukuk ve avukatlık arasındaki çizgi

ON8
19 Şubat 2015

Konuğumuz, ceza hukuku alanında çalışan genç avukatlardan Gündüz Erdem Dumlu. Hukuk fakültesinden kendi hukuk bürosunu açmaya giden süreci bize özetlerken, avukatlık mesleğine ilişkin sorularımızı da yanıtladı.

(Fotoğraf: Philadelphia’dan bir sahne, 1993)

Bu mesleği istediğine ilk ne zaman ya da nasıl karar verdin?

Yanlış hatırlamıyorsam, dedemin avukat olduğunu ve avukatlığın kaba hatlarıyla nasıl bir meslek olduğunu idrak etmem ilkokul zamanlarıma denk gelir. O an itibarıyla avukatlığı meslek olarak istiyor olmasam da, o yaşa özgü bir özenme içindeydim. Hollywood’un da farkında olmadan beni etkilediğini düşünüyorum. Özel bir filmden bahsetmek gerekirse, Philadelphia’yı (1993) defalarca izledim. Haklıların daima kazandığı mesajını veren klişe yanları olsa da, duygusal ağırlığını hâlâ hatırlıyorum. Elbette, ‘Bir film izledim ve avukat olmaya karar verdim,’ gibi bir durum yok, filmlerin tek başına böyle bir motivasyon sağladığını düşünmüyorum, ama adliye koridorları bence dünyanın her yerinde duygusal anlamda yoğun yerler ve buralarda anlatılmaya değer hikâyelerin yaşandığı da bir gerçek.

Phildelphia, izleyen herkeste iz bırakacak bir film gerçekten. O halde ceza avukatı olmak istediğini en başından biliyordun?

Filmlerin gerçek etkisini gösterdiği kısım tam da burası. Bazı istisnalar dışında, Hollywood sineması mahkeme dramalarında suçla, suçluyla ve yargı süreciyle ilgilenirken, avukatları da genellikle bu sürecin göbeğinde konumlandırıp, bir hayli aktif ve sonuca etki noktasında gerçeküstü bir işlevsellikle tasvir ederler. Tüm mevzuatlara ve insan psikolojisine hâkim, ağzı çok iyi laf yapan, çok iyi para kazanan, her zaman haklının yanında olan ve gerekirse maceradan da kaçınmayan dedektifler gibi. Etkilenmemek güç.

Hangi üniversiteden mezunsun?

Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2006’da mezun oldum.

Seni tatmin etti mi bölüm? 

Mezun olduktan sonra gördüm ki, aldığım eğitim avukatlık mesleğini hakkıyla yerine getirmek için oldukça yeterliydi. Bu anlamda okulumdan ve sağladığı eğitimden tatmin aldım diyebilirim. Ancak şunu belirtmek gerekir ki, avukatlık, savcılık ya da hâkimlik, kesinlikle sadece üniversitede alınan eğitimle devam ettirilebilecek meslekler değil. Birçok meslek için bu durum geçerli olsa da, bazı mesleklerde kişinin kendini sürekli geliştirmesi zorunluluğu çok daha önde. ‘Her gün yeni şeyler öğreniyorum,’ ifadesi avukatlık için de geçerli; zamanla, öğrenilen yeni şeylerin sayısı biraz azalıyor ama asla bitmiyor. Tam bu noktada, şu ayrıma da değinmek isterim: Hukuk fakülteleri avukatlık meslek yüksekokulları değildir. Hukuk sosyal bir bilimdir ve öğrenmesi keyiflidir.

Ve “zordur” galiba. “Dersler çok, mezun olmak kolay değil,” gibi cümleleri çok duyarız. Öyle midir gerçekten? 

Öyledir. Birçok bölüme kıyasla alınan kredi sayısı fazladır. Mezun olabilmek için insanın kendini gerçekten adaması gerekir. Sadece sınav zamanları, ders notlarının fotokopisini çektirip birkaç gün eve kapanarak mucizeler yaratmak pek olası değil. Örneğin, fakültedeki ilk iki senemde olayın ciddiyetini gerçek boyutlarıyla kavrayamamış olmam, bana fazladan bir seneye mal olmuştu.

Staj zorunlu mudur hâlâ?

Elbette, Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlığa Kabul” şartlarını düzenleyen 3. maddesi stajı zorunlu kılar. Staj süresi, altı ayı mahkemelerde, kalan altı ayı ise en az beş senelik tecrübesi olan bir avukatın yanında olmak üzere toplam bir yıldır.

Ya askerlik? Yedek subaylık yapmanı yeğ tutuyorlar mı? 

Bildiğim kadarıyla, eskisi gibi bir zorunluluk yok. Yani askerliğini kısa dönem olarak tercih edenlere, ‘Sen hukuk mezunusun, illa yedek subay olacaksın,’ denmiyor diye biliyorum. Bana demediler.

Mezuniyetten sonra mesleğe geçişin nasıl oldu? Hemen bir iş buldun mu, yoksa bir es dönemi yaşadın mı?

Mezuniyetimden sonra hemen stajımı başlattım. İlk altı ay, adliye/mahkeme stajı diyeceğim aşamada, savcılıktan başlayıp mahkemelerde birer ikişer hafta duruşmalara katıldım. Bazen hâkimler iş de verebiliyorlardı bu süreçte. Bürokratik detaylarıyla, görece en ciddi kısmıdır stajın. İkinci altı ay da bir avukatın yanında çalıştım. İlk altı ay ücretsiz çalışıyorsun, ikincisinde cüzi meblağlar ödeniyor. Gerektiğinde, çalışacak büro bulmakta baro sana yardımcı olabiliyor. Stajım biter bitmez de askere gittim. Askerlik dönüşü, kısa bir süre stajımın ikinci kısmını geçirdiğim büroda çalıştım. Sonra da yüksek lisans eğitimim için İngiltere’ye gittim. Tez yazımıyla beraber yaklaşık bir buçuk sene süren yüksek lisans eğitimimi takiben, iki sene kadar çalıştığım başka bir hukuk bürosunda işe başladım. Son üç senedir de kendi büromu yürütüyorum.

Baroya giriş nasıl oluyor?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olup bir hukuk fakültesini bitirmek ön koşul. Bu koşullar tamamsa, talep edilen evrakla birlikte kayıt olmak istediğin baroya başvuruyorsun. Böylece stajın, yani az önce anlattığım süreç başlıyor. Staj bitince, baro sana araştırma yapman için bazı konuların sıralandığı bir liste veriyor, sen de ordan seçtiğin konu hakkında yazılı bir ödev -akademik bir çalışmadan çok ödeve benziyor çünkü- hazırlayıp, konuyu baro yönetiminden birkaç kişiye soru-cevap şeklinde sunuyorsun. Başarılı olursan, harçları yatırıp yemin törenine katılıyorsun. Toplu halde gerçekleşen yemin töreninden sonra da ruhsatını veriyorlar.

Avukatlığın iyi para kazandıran bir meslek olduğu da söylenir. Doğru mu? Yoksa belli dallara göre değişir mi bu durum?

Bu soruya iki ihtimal üstünden cevap vermek gerekir: Bir meslektaşının bürosunda ücretli çalışan avukatların durumu diğer fakülte mezunlarından birazcık daha iyidir -yine de, hatırladığım kadarıyla çok büyük farklar yok. Serbest avukatların kazanç durumu ise, tamamen o avukatın kişisel becerisine bağlıdır. Tercih edilen branşın kazanç üzerine etkisi kanaatimce çok belirleyici değil. Bir avukatın nitelikli tek bir davadan elde ettiği geliri başka bir avukat daha az uzmanlık veya tecrübe gerektiren birkaç işin toplamından rahatlıkla elde edebilir.

Şunu çok merak ediyoruz: Avukat olmak, yani bir hukuk insanı olmak, yığınla hukuk ihlalinin yaşandığı bir ülkede o avukat için nimet mi, lanet mi? Bir şeyleri bilmek, haksızlıkları daha rahat göğüslemeyi mi sağlıyor, yoksa aksine, öfkeyi mi körüklüyor? 

Öğrencilik döneminde ve o dönemi takip eden avukatlığın ilk yıllarında rastladığım, haberdar olduğum hukuk ihlalerine karşı daha hassastım. Meslekte geçen zaman içinde gördüm ki, adalet sistemine ayrılan kaynakların yetersizliğinden toplumun hukuk sistemine bakış açısındaki yanlışlığa kadar hukuk ihlallerine -hatta bazen, aslında ortada bir hukuk ihlali yokken bile toplumda yanılgıya- yol açan çok unsur var. Kimsenin üzerinde durmadığı nokta, hâkim veya savcıları dosyalara boğup hatasız sonuçlar beklemenin yanlışlığı. Hatta daha da yanlış olan, neredeyse toplumdaki tüm sorunların hukuk yoluyla çözülmesini ummak. Hukuk, doğası gereği halihazırda var olan insan ilişkilerini düzenler, yeni ilişkiler yaratmaz. Hukukun görevi toplumu şekillendirmek değil, toplumu mevcut haliyle ele almaktır. Genelde bu noktada hataya düşülüyor. Siyasi boyutu olan davalarda karşılaşılan adaletsizlikler ve yozlaşmış kamu görevlilerinin neden oldukları dışındaki hukuk ihlallerini iyi gözlemlemek gerek. Kasten yapılmamış ve mevcut şartlar altında bağışlanabilir olmaları kuvvetle muhtemel.

Mesleğinden zevk alıyor musun? Yola devam mı?

Çoğu zaman evet, aksi halde sürdüremezdim. Keyifli yanları tabii ki kazandığım zamanlar. Her anlamda. Zor ve sıkıcı kısımları ise, yargılama süreçlerinin, yapılan tüm yeniliklere rağmen hâlâ uzadıkça uzuyor olması.

Avukat olmak isteyenlere bir notun var mı?

Hukuk fakültesine gitmeyi ve sonrasında avukat olmayı ciddi bir seçenek olarak düşünen arkadaşlara tavsiyem, hukuk bilimiyle avukatlık mesleği arasındaki kalın çizgiyi tam anlamıyla idrak etmeden yola çıkmamaları. Hukuk, felsefeyle, sosyolojiyle çok yakın temas içinde olan, insanın her şeye bakışını değiştirip, ufkunu genişletebilecek bir bilimken, mesleki anlamda bu hukukun uygulayıcıları kimi zaman, Yargıtay Başkanlığı zamanında Mehmet Uygun’un da söylediği üzere, ‘cüzdanıyla vicdanı arasında sıkışıp’ kalabiliyor.

, , , , , , , , , , , , , , ,
Share
Share