SAA-1 / 041 Bir Avuç Pirinç

SAA-1 / 041 Bir Avuç Pirinç

AHMET BÜKE
Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi - 02 Mart 2015

Benim hatırladığım, birkaç kişiye daha denk geldi babaannem. Yani tam ölüm geldiğinde yanlarında oldu. Pirinçleri kimse görmeden topladı. Ama ben o günlerde hep evden uzak durdum. Bunu görmek istemedim.

Hepimiz başımızın üzerinde bir avuç pirinçle doğuyoruz.

Ben bunu bilmiyordum pek çok şey gibi. Öğrenince şaşırdım mı? Hayır. Çünkü böyle bir hayata doğmamız bile mucize. Hep bilmemekten oluyor. Tersi olsa, yani bizi nelerin beklediği konusunda bir ipucu verilmiş olsa, çoğumuz eksi zamanımızda kalırdık.

Eksi zaman: Bir çeşit eski zaman aslında. Doğar doğmaz eskide kalıyor çünkü. Olmasaydık, olacağımız hikâye. Tahmin ve tasavvur edemeyeceğiz bir yere –yer bile değil aslında– ilişkin bir kurguyu çatamayacağımıza göre, orayı –orası?– bildiğimiz şekilde anlatmamız mümkün değil.

İşte bu negatif zamana ait her şeyi bir avuç –başımızın üzerindeki– pirince hapsetmek en iyi fikirdi. Bunu da bulan bulmuştu.

Peki, ya bilenler?

Onlardan sadece babaannemi tanıdım.

O da bana öğretmeye çalışmıştı.

Aslında öğretmek de denemezdi. Çünkü bu öğrenilemez. Belki hissedilebilir. Tıpkı bütün hikâyeler gibi.

Ama bir avuç pirinç hikâyesini ilk gördüğüm günü hatırlıyorum.

Yaz ikindisiydi. Hani karıncaya demiş ya, aslında ben de rençperlik yapar idim ama şu ikindi sıcağı olmasaydı, diye. İşte öylesine sıcaktı. Arka terasta buzlu vişne suyu içiyorduk. Babaannem üç gün önce vişneleri sıkmış, cam kavanozda ağızları açık halde buzdolabına koymayı unutmuştu. Mecburen buzla soğuttuğumuz şerbetten mayalı bir mayhoşluk geliyordu dudaklarımıza.

Resmiye Teyze, “Sen bizi sarhoş edeceksin galiba,” diye mırıldandı.

“Az iç ahretlik!” dedi babaannem. “Ağaçta durduğu gibi durmaz belki bu.”

Ben halının üzerinde Teksas ciltlerini yamamakla meşguldüm. Hele o güzelim kapakların eriyip gitmesine hiç tahammülüm yoktu. Olduğu gibi şeffaf bantlarla kaplıyordum hepsini.

Resmiye Teyze birden durdu, “Ya hû!” diye çığlık attı.

Küt, düştü.

Rahmetli Resmiye Teyze’yi ikindiye yetiştirdiler. Pek kimsesi yoktu çünkü.

Akşam okuması bitince babaannem eve döndü.

Elinde bir avuç pirinç.

“Bunlar ne babaanne?” dedim.

“Resmiye Teyze’nin eksi zamanı,” dedi.

Suda ısladı pirinçleri. Sonra bir kesekâğıdının üzerine döktü. Uzun uzun baktı.

“Hey gidi Resmiye, hey!” dedi. “Doğmasaymış kuvvetli bir ses olacakmış. Tiz de değil üstelik. Öteki sesler nasıl da eğiliyor önünde bak. Çok mesut gördüm onu. Bak nasıl büküyor etrafındaki yokluğu. Vay gözüm vay!”

Resmiye Teyze’nin pirinçlerini pilava kattık sonra.

“Zorunlu değiliz ama âdettendir,” dedi babaannem.

Benim hatırladığım, birkaç kişiye daha denk geldi babaannem. Yani tam ölüm geldiğinde yanlarında oldu. Pirinçleri kimse görmeden topladı.

Ama ben o günlerde hep evden uzak durdum. Bunu görmek istemedim.

Zaten ne dedemin ne de babaannemin pirinçlerini topladım. Onları yiyemezdim. O telaşta ayakaltında kaybolup gittiler.

Ben bu işi unuttum diyordum. Ama demekle olmuyormuş.

Bir gün kapı çalındı. Açtım. Alnıma namluyu dayadılar.

“Benimle geleceksin,” dedi bir kadın.

Beyaz bir arabanın arka koltuğuna yatırdılar beni. Enseme birisi oturdu.

Gözbağımı bir odada açtılar.

Yatakta yaşlı bir adam inliyor.

Kadın, “Bu işi senin ailen biliyormuş. Yani sadece size ulaşabildik. Babamın pirinçlerini okuyacaksın,” dedi.

Kadına baktım. Babasının üzerine eğildi. Emniyeti indirdi.

“Olmaz olmaz!” dedim. “Böyle ölürse bulamam pirinçleri.”

Adamcağızı bir yastıkla aldılar hayattan.

Pirinçlerini topladım. Hiçbir şey göremeyeceğimi biliyordum. Ama konuşmazsam beni bırakmazlardı.

“Babanız doğmasaymış eğer, uçuk bir gölge olacakmış. Ne büyük bir kayıptır bu bilemezsiniz. Tanrı bir an bile düşünmemiş tersini,” dedim.

Ertesi gün postacı bir gazete bıraktı bize. İşaret bırakılan sayfayı açtım. Çocukları ölüm ilanı vermişti.

“Babamız, namı diğer Hüsnü Usta (emekli cellât) dün Hakka yürüdü. İyi bir babaydı. Aç açıkta bırakmadı bizi.”

Pirinçlerden sütlaç yaptım.

Yarısını yedim.

Yarısını kedilere verdim.

 

, , , , ,
Share
Share