SAA-1 / 055 Feraha Çıkmak

Resim: GLISS

SAA-1 / 055 Feraha Çıkmak

AHMET BÜKE
Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi - 08 Haziran 2015

Kadın Taburu mahalleye kamp kurdu. Arsada ocak yapıp tencere kaynattılar. İki öbek çattıkları silahların başında iki de nöbetçi vardı.

Mahalleye atlarla iki yönden girdiler. Halil Rıfat Paşa tarafından gelen kolun başında kül donlu bir at vardı. Ötekiler Havra’yı geçip, takır takır nal sesleriyle dik merdivenleri çıkarak –üstelik bunu nasıl yaptılar, kimse anlayamamıştı– ulaştılar.

Hepsi süvari ve tırnaklarına kadar silahlıydı.

Dedem, “Kadın Taburu geliyor. Şimdi yandı ortalık,” dedi.

Babaannem, “O parmak öyle kalkmayacak, indir bakalım,” diye güldü.

Dedem normalde uzatırdı, ama susmayı tercih etti. Bana kalırsa, buz gibi pustu.

Evden, koşarak sokağa çıktım. Attan inmiş, ağırlıklarını bağlıyor ve gülüp, aralarında şakalaşıyorlardı.

Uzun boylu, kısa kızıl saçlı bir kadın bana seslendi.

“Sen burada mı oturuyorsun?”

“Evet abla.”

“Abla deme ama bana. Çok ayıp!”

“Özür dilerim. Ne diyeyim peki?”

“Canın ne istiyorsa onu, ama abla değil.”

O sırada üzerindeki avcı yeleğinin ceplerini karıştırıyordu. İki parmağıyla tuttuğu bir vesikalığı uzattı bana.

“Fotoğraftakini tanıyor musun?”

Baktım.

“Evet, Gül Abla bu.”

“Ona ne oldu biliyor musun?”

“Rahmetli oldu geçen ay.”

“Ya, neden?”

“Âşığı vurdu.”

Kadın sertçe sol ayağını vurdu yere.

“Âşık mı? Nasıl bir aşkmış bu!”

Gözleri iki çizgi halini almıştı. Sarman kedilerin içten yanan gözlerine benziyorlardı. Korkudan ense tüylerim havalandı.

“Yani öyle diyorlar da, bence Murat manyağın biriydi. Sokakta top oynuyoruz diye saksı falan atardı bize.”

“O nerede oturuyor peki?”

Elimle karşıdaki üç katlı evi gösterdim.

“O ikinci katta oturuyor. Gül Abla da onun üstünde kiracıydı.”

Daha fazla konuşmadan arkasını döndü, gitti.

Kadın Taburu mahalleye kamp kurdu. Arsada ocak yapıp tencere kaynattılar. İki öbek çattıkları silahların başında iki de nöbetçi vardı.

Pek kimse sokağa çıkmıyordu. Bir kaç defa babaannemin yaptığı pişilerden götürdüm. Teşekkür ettiler, babaanneme allı yazma yolladılar.

Bir hafta kaldılar.

Murat haberi aldığı için ânında arazi olmuştu. Böylece canını kurtardı, ama malı heba oldu.

Üç katlı evini yakmadan önce eşyaları isteyen var mı diye camiden anons ettiler. Millet hücum etti. Çeyrek saatte boşaldı koca ev. Ben de üç raflı ayakkabılığı aldım.

Dedem, “Bula bula bunu mu buldun, a safım,” diye söylendi.

“Kitaplarımı koyacağım dede,” dedim. “Divanın altında ziyan oluyorlar.”

Dedem uzatacaktı daha, fakat babaannem, “O parmak yine mi kalktı herif?” deyince, “Yok yahu, başımı kaşıyorum ben,” diye geveledi ağzında.

Bence bal gibi tırstı dedem. Zaten bu defa babaannem gülmüyordu da.

Ev çıra gibi yandı saatlerce.

Mahalleye sıcak basmadı lakin.

Ferahlık vardı üzerimizde.

Babaannem de al yazması boynunda, eli şakağında, denize baktı durdu.

, , , , , , , , , , ,
Share
Share