45 yıllık bir amiral gemisi
Dün 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’ydı. Gençlere ayrılmış, armağan ve emanet edilmiş bir bayram. Eski törenleri hasretle anarken, bir yandan da 45. İstanbul Müzik Festivali’nin kataloğuna bakıyordum. Birden, kapağın hemen iç sayfasında “sıradışı” yazdığını gördüm. Birden, böyle bir festivali tanıtacağımız kitlenin de gençler olması gerektiğini düşündüm.
İKSV festivallerinin ilki olan İstanbul Müzik Festivali bir “amiral gemisi”. Bu yıl “sıradışı” temasıyla, “disiplinlerarası çalışmalar, multimedya öğelerinden yararlanan yapımlar ve farklı dönemler ve müzik türleri arasında etkileşim kuran performanslarla,” bize yepyeni konser deneyimleri yaşatacak. Kısaca mı anlatalım? Yeni keşifler peşindeler. Festival Direktörü Yeşim Gürer Oymak, “format atmak”tan söz ediyordu. Alışılmışa format atıp yeni keşifler kovalamak…
29 Mayıs – 21 Haziran arasındaki İstanbul Müzik Festivali’nin hemen başlarında böyle bir konser var işte. “Renklerin Sesi: Kandinsky & Chagall”. BBC Music dergisinin dünyanın en büyük 20 piyanisti listesine dahil ettiği Mikhail Rudy, çizgilerle notaları birleştiren bir proje ile 31 Mayıs’ta İş Sanat Konser Salonu sahnesine çıkacak. Modest Musorgski’nin “Bir Sergiden Tablolar”ı, ressam Kandinsky’nin çizgileri ile bir video enstalasyonda buluşacak. Eleştirmenlere göre, Rudy, filmle mükemmel bir koordinasyon içinde çalıyor. Konserin ikinci bölümünde de bir başka projesi Renklerin Sesi’ni sunacak. Bu sefer görselimiz, Chagall’ın Paris Operası tavan eskizlerinin bir animasyonu.
5 Haziran’da Zorlu PSM Drama Sahnesi’nde izlenebilecek “La Stravaganza”, İtalya şehirlerinden görseller eşliğinde Antonio Vivaldi’nin eserlerine ayrılmış bir proje. Başarılı erken müzik dönemi topluluğu Soqquadro İtaliano bize Vivaldi müziği eşliğinde İtalya’yı boydan boya gezdirecek. Bestecinin müziği pek çok farklı müzik türüne uyarlanırken, topluluk da dans ile teatral öğeleri birleştiriyor. Musica Sequenza ile Burak Özdemir’in “Sampling Baroque: Exposing Handel”ine gelince, ben “Festival Direktörü hararetle tavsiye etti,” diyerek aradan çekileyim. Erken dönem müziğini tarihi enstrümanlarla yorumlayan Musica Sequenza’nın sloganı: Yeni pop: Barok! İstikamet Bomontiada.
Sakıp Sabancı Müzesi Fıstıklı Teras ise, 19 Haziran’da “Paganinoska” Janoska Ensemble’ın konserine mekân olacak. Üç kardeşin kurduğu bu aile topluluğunun yorumu ve repertuarları “Janoska Stili” diye biliniyor. Kendi bestelerinin yanı sıra cazdan klasiğe, poptan tangoya geniş bir yelpazeye sahipler.
Ama belki de en büyük formatı atanlar Opus 2 Circa Ensemble & Debussy Quartet’tir. Zorlu PSM Drama Sahnesi’nde tek el üstünde amuda kalkan, havada uçarak taklalar atan, trapezde denge oyunları yapan cambazlara, Şostakovic’in Eleji’si eşlik edecek. Kendi sesini yaratmaya tutkun Debussy Quartet, Uluslararası Evian Yaylı Çalgılar Dörtlüsü Yarışması’nın da birincisi. Les Echos gazetesi bir önceki projeleri Opus’u, boşuna “Sirk ve müzikten oluşmuş bir düş dünyası,” diye tanımlamamış demek ki.
Gelelim, başka ilginç konserlere… “Gülistan”, Derya Türkan’ın projesi. Konsere, Türkan İstanbul kemençesi, Kayhan Kalhor İran kemençesi, Sokratis Sinopoulos lavta ve İstanbul kemençesi, konuk sanatçı Ali Bahrami Fard da santurla katılıyor. Mekân da davetkâr: Galata Mevlevihanesi Bahçesi.
İlginç mekânlardan söz ederken, bu yılki Müzik Rotası’nın Yeniköy’de olduğunu da hatırlatalım. Sait Halim Paşa Yalısı’nda Yeniköy azınlıkları, kiliseleri ve yalı hakkında Mert Taner’in sunumuyla ve elbette kahvaltıyla başlıyor. Kiliseden kiliseye yürüyerek dolaşıp, yarımşar saatlik konserleri izliyoruz. Müzik ve yürüyüş, Avusturya Kültür Ofisi’nde son buluyor. İnanın, performansın kendisi yazılı halinden çok daha etkileyici olacak.
Müzisyenler ve müzikseverlere tahsis edilmiş Kapalıçarşı ise, bir günlüğüne bir başka konsere, “Sonsuz Aşk”a mekânlık edecek. Kalpakçılar Caddesi’ndeki konser, Kapalıçarşı’nın 555 yıllık sokaklarını tasavvuf müziğiyle çınlatacak. Konser bize, kurucularından birinin Şirin Pancaroğlu olduğu Şimdi Ensemble tarafından sunuluyor. Konuk sanatçı, Michel Godard.
11 Haziran’da ise Çellistanbul, Berlin Filarmoni’nin çelistleriyle buluşuyor. Klasik müzik sevenler, orkestranın viyolonsel grubunu oluşturan Berlinli sanatçıların kurduğu “Berlin Filarmoni’nin 12 Çellisti”ni de hatırlayacak. Sekiz viyolonsel ile “klasikten caza, tangodan avangard müziğe.” Hatta “Mozart’tan Ellington’a!” Caz piyanisti Yaron Herman’ın, Geneva Camerata (GECA) ile ortak projesinin çıkış noktası da bu. David Greilsammer şefliğinde çağdaş müziği caza bağlıyorlar. Mekân, Aya İrini Müzesi.
45. İstanbul Müzik Festivali, sanatçılara verdiği siparişlerle ve prömiyerleriyle de tanınıyor. Bunlardan biri, dünyanın en büyük klasik bestecilerinden Philip Glass’ın 11. Senfonisi’nin gene Aya İrini’de, 16 Haziran’daki prömiyeri olacak. “Piyano çalmak için doğmuş” Vikingur Olafsson’un icra edeceği Bach’ın Goldberg Çeşitlemeleri’ni Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’da dinleyeceğiz. St. Petersburg Oda Filarmoni’sinin iki konserini de şahsen heyecanla bekliyorum. Özellikle de Hüseyin Sermet ile Vassilis Varvaresos’un sunacakları “Sol Elim”i kaçırmak istemem. İki konser de Aya İrini’de… Tekfen Filarmoni Orkestrası 25. yılını Pumeza Matshikiza (soprano) ve İlker Arcayürek (tenor) kutlayacak. Londra Oda Orkestrası ile solisti Alina Pogostkina’yı da unutmayalım.
45. İstanbul Müzik Festivali bu keşif programıyla, formatlarıyla, ezber bozan performanslarıyla klasik müziğe başka bir kapı açıyor. Peki, “İlle de klasik!” diyenler? Yukarıda onlara da hitap eden konserler var, ama merak etmeyin, hepsi o kadar değil. “Sıradışı”nı yüceltirken, beklediklerimiz ve alıştıklarımızdan da yoksun kalmıyoruz. Bir de Fazıl Say’dan, tabii. Sanatçı bu sıradışı festivalin sıradışı sanatçısı olarak piyanosuyla birlikte 15 Haziran’da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı sahnesinde olacak. 21 Haziran’da ise aynı mekânda Viyana Oda Orkestrası ile festivali kapatıyor. Bu konserin ön etkinliği ise, Barış İçin Müzik Orkestrası. Herkesi bekleriz.