SAA-1 / 020 Beşer Şaşar
…
“Şadi yenir mi?”
Bu konu günlerce tartışıldı mahallede.
Büyük kıtlık vardı ve bu öncekilere hiç benzemiyordu. Yüz yaşındaki Çiçekli Nene bile açlığa bu defa dayanamamıştı. O kadar zayıflamıştı ki, kefenliği yerine namaz örtüsüne sarıp defnetmiştik.
İmkânı olanlar başka mahalleye gitti.
Olmayanlar önce ağaçlardaki meyveleri, arsadaki ısırganları, ardından yaprakları ve otları yediler.
Her şey tükenince insanların gözü Şadi’ye takılmaya başladı.
Şadi de aptal değil tabii. Olan biteni anladığı için bizim bahçeye kaçtı. Ayva ve iğde ağaçlarının kabuklarını kemirdi günlerce. Arada su vermek için yanına varıyordum.
Eşek olmak çok zor, gibisinden bakıyordu bana.
İri gözlerini sevdim.
“Merak etme. Etin günah sayılır, kimse kesmez seni,” diye avutmaya çalıştım ama biliyordum ki, açlık ilerlerse haram da helal sayılacak.
Şadi’nin anasını da hatırlıyorum ben. İkisi bir sabah erkenden çıkıp gelmişti mahalleye. Karşı arsaya yerleştiler. Sahipsiz olmak güzel gelmişti onlara. İstedikleri yere gidebiliyorlardı. Burayı sevdiler. Hiç anırmadıkları için mahalleli de şikâyetçi olmadı. Kavun karpuz mevsimi gelince, bayram ayları da geliyordu onlar için. Bol bol kabuk kemiriyor, arsada bir o yana bir bu yana zıplıyorlardı.
Sonra Şadi’nin anası aniden kayboldu.
Âşık olup gitti diyen de vardı, Bucalı kasaplar kaçırdı
lafını eden de.
Şadi hiç oralı olmadı; bir günden bir güne, “Benim
anam nerede?” lafını etmedi.
…
Beşer Şaşar – İnsan Kendine De İyi Gelir