Bugün karışık bizim kafalar…
ON8’de duygular ve hatta duyular bile karışık
Yarın 11. Bursa Kitap Fuarı’ndaki standımızda olmanın heyecanı bastırırken bir yandan, bir 8 Mart’ta daha berbat insanlık ve “erkeklik” hallerinin sinir bozucu dökümleriyle haşır neşir olmanın metalik tadıyla kaplı dilimiz, damağımız.
Yine isyan edildi, ediliyor da. Günlerce yüründü, hâlâ da yürünüyor. Yine bildiriler yayımlandı, yüksek sesle okunuyor herbiri. Yine dertler masaya yatırıldı, konuşuluyor küçüklü büyüklü salonlarda. Tarihten, yakın geçmişten, hemen dünden ve bugünden tanıklıklar paylaşıldı, paylaşılıyor. Biz konuşurken, bunlara yenileri ekleniyor fonda. Herkes payına düşenle, başlıyor düşünmeye…
Keyifli olmak istiyoruz, ama keyfimiz sürekli kaçıyor.
Keyifli olmak istiyoruz, ama yanlış gibi geliyor.
Keyifli olmak istiyoruz, ama tam yapamıyoruz bunu.
Tam değiliz çünkü. Yarımız hatta, yarım yamalağız. Yarımız devamlı varoluş işkencesine maruz bırakılırken, çok eksiğiz, çok kusurlu. “Öteki”nin yaptığı ayıp “beni” de utandırıyor, haliyle. Ha eğer utandırmıyorsa… sıkmıyorsa… darlamıyorsa da… ne mutlu (!) o “bana”…
Edebiyat diyoruz, edebiyatın yoldaşlığı diyoruz ama, hayat bize sürekli tatsız öyküler anlatıp duruyor. Kırmızı Başlıklı Kız(lar) Ağlıyor, ağlatılıyor. Sus, anlatma diyemiyor; bıkma, sıkılma ve ergenlik hakkımızı kullanamıyoruz. Çünkü erilmiş erilliklerle mücadele, sadece bir kesimin sorunu değil artık. Olmadığını anladık. Çok değiliz ama çok sesliyiz en azından. Gerçek ayıpları ayıplamayı, gerçek kötülükleri afişe etmeyi, acımasız gerçeklerin uygulayıcılarını yuhalamayı öğrendik. Onları, olduklarından daha da “var” ve “görünür” kılmayı dert edindik çoğumuz.
Belki de bu anlamda, biraz daha hafifiz, biraz daha hazırız yarına. Belki bu anlamda, daha da rahatlıyor ve nefes alabilir oluyoruz edebiyatla.
Ve, evet, bizim bir hazırlığımız daha var yarına.
9-17 Mart tarihlerinde Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi’nde, 11. Bursa Kitap Fuarı’ndayız. Herkesi bekleriz… Sadece kitaplarımızı alın diye değil, öncelikle sadece “gelin” diye. Bulunun, uğrayın, yanımızda olun diye. Konuşacak şey çok, birkaç umursayan bir araya gelsek de yeter.
Kitaplar bize zaten katılır, özgün sözcükleriyle var ederler kendilerini. Yayınevi ve okur bir araya geldi mi, kitap oradadır zaten. Kaçınılmaz.
Salon 2, 504 no’lu stant.
Bekliyoruz.