Çocuklar gitti ve bize Turgut Uyar okumak kaldı
Bugün 23 Nisan. Çocuklardan bahsetmenin tam da sırası…
Türkiye coğrafyasında, ta en başından beri zorbalığın karşısında dimdik duranlar hep çocuklar oldu. “Karşı durma”nın salt fikir ve beden üstünlüğüyle değil, çocukça da olabileceğini biz onlardan öğrendik. Gezi’nin mizahı belki de buradan doğdu. Devletin ve diğer karanlık şeylerin kâbuslarına karşı aydınlığı doğuran, günahsız çocukların hayalleriydi. Bu hayaller bazen sakıncasız sorularla, bazense çocuklara özgü o masum bakışla gün yüzüne çıktı. Ve karanlık korktu, bu güzelim aydınlıktan, çocukların gülüşünden korktu. Vurdu onları. Hiç şüphe etmedi; Uğur’u 13 yerinden, bizi her yerimizden vurdu…
Çocuklar şort giyerdi. Onları üniformalılar vurdu… Takım elbiseli adamlar büyüdü ve çocuklar öldürüldü. Takım elbiseli adamlar büyüsün diye, çocuklar öldürüldü… Bizzat karanlık tarafından, rüyalar düşme hissiyle sona erdirildi. Günün birinde yoksul bir çocuk çıkar da o koca koltuklarda oturan takım elbiseli adamların suratına kar topu fırlatır diye, bütün yoksul çocukların eldivenleri alındı. Pes etmedi ama çocuklar, çıplak ve kızarmış elleriyle kar topu savaşını sürdürdü. Berkin yaşasa, Roboskî’de öldürülen arkadaşları için bir kar topu savururdu karanlığa ve boşa gideceğini kimse iddia edemezdi. Ama Berkin’i de vurdular.
Çocuklar gitti ve bize Turgut Uyar okumak kaldı. Her çocuğun ölümünde “Kıştan Kalan Soğukluk”un son dizesini hatırlamak, geriye dönüp “boktan kışlara” lanet etmek kaldı. Ama Çocuk Bayramı kutlamak kalmadı. Şükür ki kalmadı…
Ceylan’ın ve Enes’in bayramıydı 23 Nisan. Bayram kutlamak onların da hakkıydı. Sabahki müsamerelerin heyecanıyla uyumalıydılar gece. Uyandırmadılar…
Yüzlerinde esamesi okunmayan utançlarını kimbilir nereye saklayan adamlar bayramlarını gasp etsin diye ölmedi o çocuklar. Kürsülere çıkıp konuşsunlar, “Çocuklar bizim geleceğimizdir” yalanını söylemeye yüz bulabilsinler diye ölmediler.
Biz 23 Nisan’da gülelim diye hiç ölmediler.
Ağlayalım demiyorum ama… gülmeyelim de. Onlardan kalan mirasla, umutla, şiire de yüklenelim; bu kez Ece Ayhan okumak kalsın bize. “Meçhul Öğrenci Anıtı”nın son dizesini hatırlamak kalsın. “Devlet dersinde öldürülmüş” her bir çocuğun gülüşüne kuşlar uçuralım…