Kapaklarda kalmış çocukluk
“Çizgilerin Efendisi” Yalçın Emiroğlu bizi bıraktı gitti. Ama o konuşan kapaklar, belki de çizerinin karikatürist oluşu yüzünden daha da cana yakın görünen kapaklar, hem bizi çocukluğumuza, hem de çocukluklarımızı birbirine bağlamayı sürdürecek.
Bizim küçüklüğümüzde pek sevilen dergiler vardı. Bazılarını gizli gizli okurdum, çünkü onları okumam uygun bulunmazdı. Buna karşılık, mesela Pekos Bill’lerden uzak durması söylenen bir çocuğa göre şaşılacak kadar sağlam bir Pekos bilgim vardır. Bir de Çocuk Haftası’nı merak eder, iki arada bir derede okurdum. İkisinin de kaynağı, bu eşsiz hazine, Nigar annemlerin Maltepe’deki eviydi. O evin tavanarasında yasak ciltlerle yakalanıp hayli azar işitmişliğim vardır.
Okumama izin verilen dergi ise, Doğan Kardeş’ti. Sakın bundan, Doğan Kardeş’in çocuğa zorla okutulan sevimsiz bir dergi olduğu sonucunu çıkarmayın. Benim çocukluğumun en iyi, en keyif veren dergisiydi Doğan Kardeş. Hem kendisi, hem kitapları. İdil Biret, Suna Kan ile başlayan “Harika Çocuk” kardeşlerimiz vardı dergide, onlarla iftihar ederdik. Şiirleri okur, çizgi romanlara bayılırdım. Özellikle de “Tenten” ve “Kara Kedi Çetesi”ne.
Bir de kitaplar, dünya edebiyatını yanı başımıza getiren Doğan Kardeş kitapları. Çoğuyla bugün bile ruh bağım vardır. Kapaklarını da hiç unutmam, çünkü güler yüzlü, kitabı yansıtan, özen gösterilmiş kapaklardı.
Bu kapaklardan 28 tanesi, 5 Ocak 2014’te kaybettiğimiz Yalçın Emiroğlu’nun imzasını taşır. Doğan Kardeş İçin: Yalçın Emiroğlu’ndan Kitap Kapakları hem 2007’de kitap olmuş, hem de sergilerle karşımıza gelmişti. Yalçın Emiroğlu, dergide de çizerdi. Doğan Kardeş dergisini yöneten Vedat Nedim Tör’ün keşfi Selma Emiroğlu’nun kardeşiydi. Ablası da bu yetenekli kardeşi Tör ile tanıştırmıştı. Asla unutamadığım “Karakedi Çetesi”, Selma Emiroğlu’nun o zamanın çocuklarına hediyesidir. Hayatımızın o kadar parçası olmuştu ki, ilkokuldaki üçlü arkadaş grubumuz, onların isimlerini benimsemişti: Senar Pamuk, Ayşegül Sarman.. eh, ben de çete reisi Karakedi elbette. Oysa hayli pısırık bir çocuktum.
İTÜ mezunu mimar Yalçın Emiroğlu sahne düzenlemeleri ve afiş tasarımları da yapmıştı. Kendi okulunda da, başka okullarda da hocalık etmişti. Ondan ders almış arkadaşlarım var. Ama benim için ve çocukluğu Doğan Kardeş ile geçmiş olanlar için en önemlisi, birlikte büyüdüğümüz kitaplardır. Çocukluğunda dergiyi ve onları okumuş, hatta belki de sadece Doğan Kardeş dergi ve kitapları bulunan evlerde yaşamış çocukların temsilcisi olarak Kanat Atkaya, “Yalçın Emiroğlu’ndan Günümüze: Doğan Kardeş’le Büyümek” sergisi sırasında bazılarının adını yazısında aşkla şöyle sıralamıştı: “Kon-Tiki, Leylek Dede, Gözlüklü Kedi, Sıcak Ülkeler Doktoru, Kurtları Yıldıran Kış, Gri Şapkalı Adam, Issız Adada Bir Yıl, Noktacık ile Anton, Klementine Teyze’nin Arabaları ve tabii Keşifler ve İcatlar Ansiklopedisi.”
“Doğan Kardeş’le Büyümek”, o sıralar Yapı Kredi Yayınları’nın başında olan Raşit Çavaş’ın 2007 tarihli kitaba yazdığı yazının da neredeyse adı. Bir dönem Yapı Kredi Yayınları’nı da yönetmiş olan Raşit Çavaş, “Doğan Kardeş’lerle Büyümek” yazısında, “Kapağını Yalçın Emiroğlu’nun yaptığını bugün artık bildiğim Doğan Kardeş Kitapları bana hep çekici gelirdi,” diyor. “Mesela, Kon-Tiki (Pasifik Okyanusunda Bir Sal Yolculuğu) kitabı daha kapağından bana hemen sonsuz okyanusa bir macera hissini verirdi.” Kitabın Norveçli yazarı, kâşif Thor Heyerdahl, sonraları benim Kaptan Scott ve Kaptan Cook gibi kahramanlarım arasında yerini almıştır. Yıllar sonra, İason yolculuğunun gerçekten yapılmış olabileceğini kanıtlamak için Argonotlar’ıyla birlikte Yunanistan’dan kalkıp, o devrin şartlarına göre yapılmış bir tekneyle, Türkiye üzerinden “Altın Post”u bulmaya Gürcistan’a geçen Tim Severin’in ilk kahramanlarından birinin de Heyerdahl olduğunu öğrencince çok sevinmiştim. Tim’le, Kon-Tiki’nin macerasında ve halen gözümün önünde olan kapağında buluşmuştuk. Sadun Boro’nun Kısmet macerası süresince de gözümün önüne Kısmet’in kendisinden daha sık sık, o kapak gelirdi.
Doğan Kardeş, 1945 – 2010 yılları arasında aralıklı olarak yayımlanmış en uzun soluklu popüler çocuk dergisidir. Ben dergiyi iki ayrı dönemde okuyucu olarak izlediğim gibi, daha sonra dergide çalışmış, yayınlara editörlük yapmıştım. Mutlu bir dönemdi.
Yalçın Emiroğlu da, dergiye ve kitaplara çalışırken aynı derecede mutlu bir dönem geçirmiş. Kitapta o dönemi anlatırken, “…Vedat Bey’in (Vedat Nedim Tör) bu gayretleri sonucunda Altan Erbulak ve Mustafa Eremektar (Mıstık) ile yayınevinin çatısı altında bir araya geldik. Bize ’üç ahbap çavuşlar’ diyorlardı,” diye anlatıyor.
“Vedat Bey yeni bir kitap yayımlamaya karar verince bana telefon eder, yanına çağırır, elinde tuttuğu bir kitabı önüme koyar ve yüzünde mutlu bir ifadeyle, ’Bak çocuğum,’ derdi; ’şimdi bu kitabı dikkatlice oku ve bu kitabın bütün sayfalarında saklı olan ruhu anlatan motifi bul, çıkar ve bu motifle kitabın kabını oluştur.’ Ben de bana geçirdiği o heyecanla evimin yolunu tutar, Vedat Nedim Tör’ü memnun edecek tasarımı bulmak için vakit kaybetmeden çalışmaya başlardım.””
Emiroğlu işine, 1961 yılında Erzurum’da vatani görevini yaparken de çok zor şartlarda devam etmiş ama, yol ayrımına gelince, mimarlığı tercih etmiş. Eh, normali de o tabii. Mimarlık onun ilk göz ağrısı, seçtiği ve eğitimini gördüğü dal. Gene de, bizi çocukluğumuza çelik tellerle bağlayan o kapakları bırakmasın isterdik. Tabiat Ana Anlatıyor da bunlardan biriydi. Kaynar suya atılınca bağıran istakozu yüzünden, mübarek hayvanı bir daha ağzıma koyamamıştım. Selim İleri’nin kitabı Evimizin Tek Istakozu da bana hep o harika kapaklı kitabı hatırlatmıştır.
“Çizgilerin Efendisi” Yalçın Emiroğlu bizi bıraktı gitti. Ama o konuşan kapaklar, belki de çizerinin karikatürist oluşu yüzünden daha da cana yakın görünen kapaklar, hem bizi çocukluğumuza, hem de çocukluklarımızı birbirine bağlamayı sürdürecek.
—