Martha Cooper beni çekti
Pera Müzesi’nde, 13 Ağustos’ta bizi başka bir dünyaya savuran bir sergi başladı: Duvarların Dili: Graffiti / Sokak Sanatı. Ulus olarak graffiti pek yabancımız sayılmaz, zaten bu sergide beş Türk graffiti sanatçısı da var ama, sergide asıl farklı olan, graffiti sanatçılarının sanatlarını resmi bir müze duvarında icra etmeleri…
İçlerinde adını duymuş olduğum duvar sanatı erbabı vardı. Bunlardan biri, benden bir yaş küçük olan Martha Cooper. Onun kaykay dalgası döneminden, hiphop art günlerinden kaldığını biliyorum. Tıpkı, yaşıtı sayılabilecek ve Martha gibi fotoğrafçı olan, 1940 doğumlu Henry Chalfant gibi. Müdahaleye ve silinmeye mahkûm duvar sanatı örneklerinin ölümsüzlüğe ulaşmasını sağlayan da, fotoğraf sanatı. Cooper ve Chalfant, New York metrolarındaki graffitilerin fotoğrafını çekerek, pek çok sanatçının tanınmasına katkıda bulundu. Cooper, bir alt kültürün daha geniş bir kültüre dönüşmesinde yer aldığı için kendini çok şanslı sayıyor.
Açılışta eski tüfekler genellikle yan yana duruyorlardı. Ne de olsa, bir başka dönemin temsilcileri. Bu işin erbabının “vandal” sayıldığı ve bazen ortadan kaldırılmasının da normal görüldüğü bir dönem. Neyse ki, artık böyle sert tepkiler yok. Duvar sanatı artık, genelde küresel bir sanat akımı sayılıyor. O akşam toplam 22 sanatçıyı Pera Müzesi’nin beşinci katında görünce çok etkilendim. Güzel bir elektrikleri var. Şöhretler gibi tepeden bakmıyorlar ama, sen onlarla konuşmaya cesaret edemezsen de senin peşinden koşmuyorlar. Konuştuğunda ise cevap veriyorlar. Her şeyin ötesinde, “uçlarda” yaşayan türleri akla getiriyorlar. Kılıkları da pek hoş ve çeşitli.
Akşamki açılışta, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, bu sıradışı sergi için, “Müzeciliğe ve güncel sanata ışık tutacağına, aynı zamanda paradigma değişikliğine yol açacağına inanıyorum,” dedi. Biz de öyle olmasını umuyoruz. O akşam beşinci katta, tabir caizse ‘ağzım kulaklarımda’ dolanıp duruyordum. Birden ‘pan’ yapan küçük bir kamera çıktı karşıma; tam karşıma! Aman allahım, Martha Cooper beni çekiyordu! Donmuş halde kaldım! O bu işe başladığından beri geçen bütün bir tarih, insanlar ve olaylar beni de içine alıp yuttu. Oysa payıma düşen süre, taş çatlasa iki saniyedir. Ama cidden kendimden geçtim. İçimden kendi kendime, “Martha Cooper beni çekiyor! Martha Cooper beni çekiyor!” deyip durdum. Zaten sabah da, basın toplantısı nedeniyle herkes bir araya toplandığında, Pera’nın o güzel kafesinde ağladı ağlayacak bir halde dolaşmıştım. Sevinçten. Ruh kardeşi meselesi.
Pera Müzesi’ndeki Duvarların Dili: Graffiti / Sokak Sanatı sergisinin genç bir küratörü ve ‘fikir sahibi’ var: Roxane Ayral. Roxane, bir müzeye hapsedilmeyi hayatta kabul etmez diyeceğiniz, türlü milletten 20’yi aşkın insanı bir araya getirmeyi başarmış. Graffitiyle büyüdüğünü söylüyor. Ona bağlantı sağlayan kişi de, sevgili (ve rahmetli) şair kardeşimiz Salih Ecer olmuş.
Sergiye katılanların çoğu genç, ama kimileri de yaşıtım. Cooper 1943’lü, Chalfant 1940’lı. Yirmi iki duvar sanatı erbabı oradaydı: Futura, Carlos Mare, Cope 2, Turbo, Wyne, JonOne, Tilt, Mist, Psyckoze, Craig Costello (aka KR), Herakut, Logan Hicks, C215, Suiko (o burada diye Japon televizyonu da gelmişti), Evol, Gaia, Tabone, Funk ve NoMore Lies. Bu arada, Alman sokak sanatçısı Herakut, aslında iki kişi: Jasmin Siddiqui ya da “Hera” ile Falk Lehman yani “Akut”. İşlerini hem Pera Müzesi beşinci katta hem de Abbasağa Parkı’nda bulabilirsiniz.
Evet, resmi müze duvarlarından söz etmiştim ama, “Graffiti” sergisinin sanatçıları, sadece içeride değil, dışarıda da sanatlarını konuşturdular. Pera Müzesi, Beyoğlu ve Beşiktaş belediyeleriyle anlaştı. Açık havada ‘izinli’ duvar sanatı örnekleri yarattılar. Abbasağa Parkı’ndaki üç işin özellikle iyi olduğu söyleniyor. Beşiktaş’ta, Abbasağa dışında Ihlamurdere Caddesi, Ortaköy ve Levent kültür merkezlerinin duvarlarını da izinli yerler olarak tavsiye edebiliriz.
Sadece izinli mi? Öyleymiş. Ama küçük kuşlar dedi ki, bazen el ayak çekildikten, güneş battıktan sonra usul usul şehir sokaklarına sızıp sağa-sola küçük güzel ‘imza’lar bırakan da olmuş. Doğrusu, biz de onlardan bunu beklerdik. Bilemeyiz tabii, şehir efsanesidir belki. Gene de hepsi silinmeden, gayrıresmi duvar sanatı örneği avına çıkmak neşeli olabilir. Kadıköy’ün arka sokaklarını öneririm.
Sergi 5 Ekim 2014’e kadar, Pera Müzesi’nde ziyaret edilebilir.