#memleket-surprizlerledolu
Biraz geriden başlayalım…
Yıllarca koalisyon hükümetleri tarafından idare edilmiş memlekette, bundan 12 yıl önce, yeni kurulmuş bir partinin tek başına iktidar olması ve bunu üst üste başarması, ülkenin siyasi tarihinde birçoklarının yaşadığı en büyük sürprizdi. Ama bunun bir önemi yok, bu sadece daha önce tesadüf edilebilecek sürprizlerin farklı bir haliydi. Fakat Gezi Parkı Direnişi ilk günden beri birçok sürprizi yaşattı, yaşatıyor ve yaşatacak gibi görünüyor.
Tam ilişki koçlarının ısrarla tavsiye ettiği gibi bir şey: Sıkıcı, monoton, rutinlerle dolu bir ilişkiyi kurtarmak için ilk tavsiye edilen çözüm önerisi “İlişkide sürprizler yapın, sürprizlere açık olun,”dur. Son haftalarda tanım oldukları sürprizler, bundan bir-iki ay evveline kadar “Bu memleketten gitmek lazım,” diyenlerin içlerindeki aşkı depreştirmiş durumda.
İlk ve en önemli süpriz; apolitik, çoluk-çocuk diye nitelendirilen “genç”lerin Türkiye’de görülmemiş bir politik / siyasi / sosyal çalkalanmaya sebep olmasıydı.
Polisin, mülkî amirlerin ve devlet yöneticilerinin, “mahallenin çocukları”na terörist gibi yaklaşması ise ilk kötü sürprizdi.
Onlarca kişiden oluşan ilk direnişçilerin, kısa sürede yüzlere, binlere, yüz binlere evrilmesinde yaşanan “kartopu etkisi” ve bir süre sonra direnişin onlarca şehre yayılması, herkes için büyük sürpriz oldu!
Gezi Parkı Direnişi’nin üç beş çapulcudan, yüz binlerce kişilik Gezi Parkı Olayları’na evrildiği, 31 Mayıs’ı 1 Haziran’a bağlayan gece, ne sosyal medyanın ne de ana akım medyanın etkisi olmadan Bostancı, Kurtuluş, Bakırköy, Ankara, Eskişehir, İzmir ve daha birçok şehir ve ilçede, gece yarısı elinde tencere ve tavayla, adeta sözleşmişcesine sokağa çıkan “mahallenin yaşlıları” açıkça söylemek gerekir ki, yüzünde toz maskesi, dalış gözlüğü ve kafasında bisiklet kaskıyla dolaşanlar için büyük sürpriz oldu!
Aynı günün ilerleyen saatlerinde, Yüzüklerin Efendisi‘nden hatırladığımız Gandalf’ın Aragorn’a “Beş gün sonra şafak vakti doğuya bak,” dediği cümle Kadıköy’den kurulmuştu. Tencere tava havasından 5 saat sonra, on binlerce insan yürüyerek Boğaz Köprüsü’nü geçerek bir başka sürprize imza atmıştı.
Cumartesi günü, park her anlamda “halka açıldıktan sonra” sloganlar atıp, şarkılar söyleyerek Gezi Parkı’nı, İstiklâl Caddesi’ni ve çevreyi dolaşanlar sprey boyalarla yapılmış “bol şakalı” sürprizlerle karşılaştılar. Her duvarda, her kepenkte yeni bir sürpriz onları bekliyordu!
Daha birkaç hafta önce sona eren ve uğruna gencecik insanların öldüğü futbol dünyasının en önemli unsuru, asla bir araya gelmez denen “taraftar”lar birbirlerini omuzlarında taşıyor, onca çatırtının arasında forma değiştirerek safları sıklaştırıyorlardı ki, “Bu ülkede futbol bitti!” diyenler için en büyük sürpriz, yine taraftardan geliyordu bu sayede.
Kendisine taş, molotof atmayan, flamasız bayraksız gençleri gören polis büyük sürpriz yaşamıştı zaten. Ama bu sürprizi fark edemeyen mülkî amirler, “müdahale olmayacak” demelerine rağmen, kendilerince bir sürpriz yapmak istemiş ve çoluk çocuk, kadın erkek, engelli, yaşlı, demeden “marjinal” insanlar yığınını bir çırpıda uzaklaştırmak için hamlelerini yapmışlardı. Bunun tekrarlanacağını fark eden “anneler” önce çocuklarına, sonra bütün dünyaya bir sürpriz yapmışlardı. Zira çocuklarına, bu vakte kadar “Aman oğlum/kızım, sakın olaylara karışma!” diyen kadınlar el ele vermiş, olayların tam ortasına girip zincirleme bir sürprize vesile olmuşlardı.
Sürprizlerin en unutulması şüphesiz Kurtlar Vadisi ekibinden gelmişti. Zira Polat Alemdar’ı canlandıran Necati Şaşmaz yeni “şakalar” yapılmasına imkân veren bol sürprizli açıklamalarla heyetin sürpriz ismi olmuştu. Bu durum onun için de sürpriz olmalı ki, açıklaması, konuyla hiç alakası olmasa da, kedisinden Twitter’ına, sosyoloğundan senaristine bütün Türkiye’yi kucaklamıştı.
Medya’nın önce penguen belgeseli, ama en çok da “sessiz kalalım” derken ölçüyü kaçırması, ana akım medya takipçilerine büyük sürpriz olmuş, birkaç gün sonra aynı kanalların önündeki protestolar ve bunun sergileniş şekli, yine aynı medya kuruluşları için sürpriz olmuştu.
Yetkili mercilerin kötü sürprizleri birbiri ardına tekrar edip şiddetini artırırken, tam da bu esnada “nihayet bitti” diye düşündürürken, bir dansçının sergilediği eylem önce yakınlarındaki insanlara, sonra Türkiye’ye daha sonra bütün dünyaya büyük bir sürpriz yapmıştı. Üstelik sadece “durarak”.
Yetkili mercilerin de sürprizi vardı elbette, “durarak polise direnmek” suçundan gözaltına almak gibi sürpriz bir karara imza atmışlardı ki, gerçek “ileri demokrasi sürprizi” olarak adlandırmak boynumuzun borcuydu.
Şimdi herkes ne olacak diye soruyor. Hakikaten ne olacak? Belirsiz.
Şurası kesin ki, yeni sürprizler bizi bekliyor. Ne de olsa, monoton bir ilişki birtakım sürprizlerle renklendi. Artık yenilerinin gelmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.