ODTÜ’yü kazandık, insan olamadık mı?!!
18 Aralık 2012, ODTÜ’de öğrencilere yönelik polis saldırısı. Olay, Başbakan’ın ODTÜ’ye gelişine yönelik tepki için yürüyüşle başladı ve 2000 kadar polis kuvvetinin sertçe müdahalesiyle, 6-7 saat devam etti. Birçok yaralı öğrenci, sözlü taciz, gözaltına alınma vs. söz konusu ve bir kişi yoğun bakımda, hayati tehlikesi var. Bunlar çok üzücü, duyunca yüreğim sızladı, zira birçok arkadaşım oradaydı eminim. Evet, “Alıştığımız tablo, tanıdık yüzler, tanıdık aktörler kendi kısımlarını oynuyor,” gibi bakıp, olan biteni biricik sosyal medyadan usulca takip edebiliriz. Çoğumuz böyle yapıyoruz. Ancak beni bu yazıyı yazmaya iten asıl sebep, sağcısı, solcusu vs.’si diye kategorileştirilen gruplar değil. Daha acıklısını fark ettim bugün; o da, artık haberi takip etmekle kalmayan, paylaşıp yeniden üreten, sözde yansız, bireysel huzurunu korumak isteyen bazı ODTÜ’lü arkadaşlarımın paylaşımları, iletileri. Bu yorumlardan bazıları şöyle:
Bu kadar çok sayıda polis, koruma olmasına ve arbede çıkmasına yönelik: “Etkiye tepki işte”.
Okulun savaş alanına dönmesine yönelik: “Okul bugün bu kadar korkunçtu işte, nolduğunu anlamadım, gereksiz yere iş çıkarıyorlar”.
Ve en acıklı yorum geliyor. Öğrencilerin yazdığı pankartlara ve yürüyüşe genel olarak: “ODTÜ’yü kazanmışsınız; ama insan olamamışsınız. Göktürk 2 uydusuyla PKK’nın ne alakası var? Siyaset bilmeyen yapmasın ya.”
Her şeye bu kadar kolay yorum yapılabildiği ve fikirlerin kartopu etkisiyle kolayca paylaşıldığı bir çağda, sanırım bütün sosyal medya kullanıcıları olarak kendimizi, düşünmeden de olsa bir şekilde var etmeye çalışıyoruz. Demek istediğim, bütün bu “tweet” yazıları veya “facebook” iletileri bize bir şekilde, rahatsız olduğumuz şeyler hakkında daha kolayca ahkam kesme hakkı sunuyor. Paylaşılan bir fotoğraf, birisinin gazete yazısı, ya da bir yorum, ne olursa olsun, çok sayıda insan paylaştığı için “iki eksik iki fazla nolucak ki, ben de etkileşime giriyim, arkadaşlarım da onu beğensin” şeklinde bir bilinçaltına neden oluyor. Siyasal görüşü olan şeyler paylaşmakta mesele; bazılarının eleştirdiği gibi “facebook’tan ülke kurtarıyorlar” kadar basit değil. Hatta olay da bu değil zaten. Daha ziyade, kendimizi sosyal medya üzerinden var etme adına içinde olduğumuz söylemler. Takınılan özensiz üsluptan bahsetmiyorum bile; ancak ucu farklı yere giden, konuyla alaksız onlarca yorum beni sinir ediyor, hatta ürpertiyor. Maalesef bazı arkadaşlar ne olup bittiğini o kadar, ama o kadar anlamamışlar ki, üsttekilerden daha korkunç yorumlar da var. Bu yüzden gerçek anlamda hiçbir şey tartışamaz, sunamaz hale geliyoruz.
Bir ODTÜ’lü olarak içerden fikrime gelince: Dışardan bakıp, olayları hiç anlamayıp, hatta anlamak istemeyip “ne kendimi yakıcam” gibi bir mantık, aslında gayet anlaşılabilir bir düşünce. Ben ODTÜ lisans hayatım boyunca sadece bir kere bu tarz, ağır bir protestoya katıldım ve gözlerimle gördüklerimden sonra uzak durma kararı aldım. Evet, cesaretim yok veya başka sebeplerim var ve kolay kolay rastgele yorum yapıp oturduğum yerden ahkam kesmiyorum. Evet arkadaşım, sen peki, neden yorum yapıp paylaşıyorsun, hem de provoke edici bir dille? Madem ne etliye ne sütlüye dokunacaksın, nedir bu seni daha da çok taraflı, düşüncesiz konuma getiren iletilerinin sebebi? Ben bir kere yaşadım, kimin ne kadar provoke ettiğini, kimin nasıl zorba davrandığını ve bunların haber olarak nasıl değiştirilerek yansıdığını! Sen sen ol (ya da hepimiz aslında), biz biz olalım, doğru düzgün fikir sahibi olmadan ileti sahibi olmayalım. Ya o taraklarda bezin olmasın ya da olacaksa adam gibi olsun.