Perde açılsın!
Önümüzde hareketli, heyecanlı günler var. 35. İstanbul Film Festivali, Nisan ayının en güzel sürprizi. Gerçi Festival bu yıl eski yıllara göre kısa. 7 Nisan’da başlayıp 17 Nisan’da sona eriyor ama, bu nispeten kısa sürede gene de bizi 180 film bekliyor. Üstelik, tiryakisi olduğumuz festival bölümlerine bu yıl yenileri de eklendi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) bahar ve yaz aylarında bize arka arkaya festivaller sunacak: 3-18 Mayıs arasında 20. İstanbul Tiyatro Festivali, 1-24 Haziran’da 44. İstanbul Müzik Festivali ve 11-24 Temmuz’da 23. İstanbul Caz Festivali… Her ayda bir başka festival.
Gelin biz şimdilik en yakındaki festivalde bizi neler beklediğine bakalım. Önce yarışmalar var: Uluslararası Yarışma, FACE Sinemada İnsan Hakları Yarışması, Ulusal Yarışma, Ulusal Belgesel Yarışması, Ulusal Kısa Film Yarışması. Ayrıca, Seyfi Teoman adına en iyi ilk yerli filme ödül verilecek, FİPRESCİ jürisi de Uluslararası ve Ulusal Yarışma dallarında ödüllerini sunacak. Ama İstanbul’da bu yılın en ilgi çekici ödülü, sinemada cinsiyet eşitliğini geliştirmeyi hedef alan Eukimages Audentia Ödülü. Avrupa Konseyi ortak yapım fonu Eurimages, bir kadın yönetmene bir sonraki projesinde kullanılmak üzere 30 bin avro ödül verecek. İlk kez İstanbul Film Festivali’nde verilecek olan ödül için bu yıl programdaki 15 kadın yönetmenin filmleri değerlendirilecek. Audentia için yılın Türk yönetmen adayları Aslı Özge, Ahu Öztürk, Çiğdem Sezgin, Senem Tüzen ve Görkem Yeltan. Görkem’i ödüllü oyuncu ve çocuk kitapları yazarı olarak da tanıyoruz.
İstanbul Film Festivali her yıl, restore edilmiş klasik bir Türk filmi gösterir. Bu yılın klasiği, çok sağlam bir restorasyondan geçmiş olan, senaryosu Yılmaz Güney’e ait, Zeki Ökten’in yönettiği Sürü. Tuncel Kurtiz ve Yaman Okay’la da hasret gidereceğiz bu filmde. Yılın Onur Ödülleri ise, yapımcı Şerafettin Gür, yönetmen Ülkü Erakalın, aktris/dublajcı Jeyan Mahfi Tözüm, ve iki aktris: Vampir rolleriyle tanınan Suzan Avcı ile komedi yıldızı Perran Kutman’a ait.
Yarışmalarda hangi filmlerin olduğunu festival kataloğundan, hatta iksv.org adresindeki Film Festivali sitesinden görebilirsiniz. İki ana yarışma bölümü dışında neler olduğuna da ben dikkatinizi çekeyim. Türk Sineması’nda keşifler yapmak için yarışma dışı filmleri, özel gösterimleri ve özellikle Yeni Türk Sineması bölümünü ihmal etmeyin. Kötü Kedi Şerafettin de, onu yaklayamamış olanlar için buralarda dolaşıyor. Belgeseller, malum, bütün festivallerin yerli-yabancı bölümlerinin gözbebeği artık. Hatta, kurmacalarla aralarındaki farkın bazen silindiği bile söylenebilir.
35. İstanbul Film Festivali’nin bu yılki en büyük sürprizi ise, ilk kez kısa filme açılması. Festival Direktörü Kerem Ayan, Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’a, kısa filmi Koza ile girişi örneğinden yola çıkarak, yönetmenleri daha başlangıçta, ilk filmleriyle tanımak, destek olmak istediklerini söylüyor. On filmin yarışacağı Kısa Film bölümünün jürisinde de, uzun metraja kısa filmden gelmiş bir yönetmen, Can Evrenol var.
Her ne kadar festivalin süresi kısalmışsa da, film sayısı olarak çok da azalmadı demiştik. Hal böyle olunca, seçmek de zorlaşıyor elbette. Şunu söyleyelim: Çok sevilen Akbank Galaları’ndaki filmler, genellikle sonradan gösterime giriyor. Altyazısı olan yabancı filmleri bir yana yazın, çünkü festivalden sonra sinemalarda izleme ihtimali var. Belki de en iyisi, bir katalog edinmek…
Bazılarının tiryakisi olduğumuz aşina bölümlere bir göz atalım. Dünya Festivallerinden ve Genç Ustalar, bu bölümlerin başında geliyor. Yılın umut veren filmlerini, ödüllü filmleri avlamak için birebir. Yıllardan beri (11 yıl) devam eden NTV Belgesel Kuşağı’nda bu yıl gene çok iyi belgeseller var. Portreleri (Allende, Ingrid Bergman, Brian De Palma) tavsiye ederiz. Ancak, bu yıl kaybettiğimiz Chantal Akerman üzerine Hiçbir Yere Ait Değilim ile müthiş Hitchcock/Truffaut buluşmasını anlatan aynı adlı film, gerçekten eşsiz. Michael Moore’u da unutmuyoruz elbette: Şimdi Nereyi İşgal Edelim?
Mayınlı Bölge, Anti-Depresan (günümüz koşulları icabı, eğlenceli on film bulmakta zorluk çekmişler), Geceyarısı Çılgınlığı, Anılarına (Christopher Lee, Albert Maysles, Başar Sabuncu, Ettore Scola, Memduh Ün, Andrzej Zulawski); hâlâ formda olan usta yönetmenlerin son filmlerini içeren Yıllara Meydan Okuyanlar, tiryakilerini hoşnut edecek. Vicdan Filmleri, Yan Gösterimler bölümünde. Gelelim, kısa yerli film dışındaki yenilere.
Festival, daha önce hiç retrospektifini yapmadığı özel bir yönetmeni, sinema tarihinin en önemli adlarından Otto Preminger’i otuzuncu ölüm yıldönümünde, 10 filmiyle anıyor. Eskiye doğru da keşifler yapılabilir, tabii. Ben kendi payıma en az 3-4 tanesini yeniden görmeye niyetliyim. Burak Çevik küratörlüğünde hazırlanan Işığın Peşinde: 70’ler Amerikan Avangard Sineması, dönemin öncülerini bize ilk kez sunuyor. Orijinal formatında, yani 16mm kopyalar, 16mm projektörlerle.
Gömülü Hazineler de yeni bir bölüm. Az bilinen, yasaklanmış, kaybolmuş dört filmden oluşuyor. Sabrınız varsa eğer, kayıp denecek bir Rivette filmi de Festival’de su yüzüne çıkacak. 29 Ocak’ta yitirdiğimiz Jacques Rivette’in 12 saatlik başyapıtı Out1: Spectre, Başka Sinema ve Fransız Kültür Merkezi işbirliğiyle 2-3 Nisan’da gösterilecek. Altışar saatlik iki bölüm halinde… Yok, dayanamam diyorsanız, o zaman da yönetmeni tarafından kısaltılmış olarak, 4,5 saatlik versiyonu için Festival’e buyurun.
En merak ettiğimizi en sona sakladık. Bir başka yeni bölüm: Musikişinas, müziği hayatın anlamı sayanlar üzerine filmleri içeriyor. Doğuştan Kederli, Ethan Hawke’ın oynadığı Chet Baker filmi. Mutlaka duymuş olduğunuz Miles Ahead’de ise Miles Davis rolünde Don Cheadle’ı izleyeceğiz. Viyolonsel virtüözü Yo-Yo Ma’nın müzik aracılığıyla kültürlerarası diyalog projesi The Silk Road Ensemble’ı merkezine alan Yabancıların Müziği de bölümün filmlerinden. Nijer yapımı İçinde Biraz Kırmızı Olan Mavi Renkte Yağmur, Prince’ın Purple Rain’ine bir saygı duruşu. Nijer dilinde “mor” kelimesi olmadığı için adı böyle olmuş. Ve son olarak da Spike Lee’nin yönettiği bir film: Michael Jackson’ın Yolculuğu. Lee, Michael’ın yola çıkış hikâyesini anlatıyor.
İyi seyirler!