Perdeler bir ay açık
Her şey Godot’yu bekleyerek başladı. Beckett’i çok severim, Şahika Tekand’ı da. Ama onun ve Studio 1990’da başlayan Beckett deneyimine rağmen, Godot’yu Beklerken’de “yeni” bir yorum ummuyordum. Ne de olsa, lise yıllarından beri zaman zaman izlemişim (yarım yüzyıldan fazla ediyor ama şimdi kafa karıştırmaya gerek yok), burada göremediklerime de YouTube’den yetişmeye çalışmışım. Ne kadar da yanılmışım. Açılıştaki seyircilerin büyük bölümü de oyundan çok hoşnut kaldı. Oyunculara, Şahika’ya, Esat’a ve sahnedeki ağaca sevgilerimizle…
İKSV festivalleri birbirini izliyor. Film bitti, tiyatro başladı. Arkadan müzik, en son da caz… Biz de bu sayede kaliteli filmler, oyunlar görüyor, dinletilere gidiyoruz ve dünya çapında sanatçıları karşımızda live performanslarda izliyoruz. İstanbul, dezavantajları bir yana, dünyanın en büyük kültür merkezlerinden biri. Biz de, bazen bilet bulamasak, bazen paramız yetmese de, en sevdiğimiz sanatçıları er geç sahnede izleme fırsatına kavuşuyoruz.
13-14 Mayıs’ta ise, edebiyat ve tiyatroseverlerin bir başka gözdesi var. Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera’sı, seçkin Berliner Ensemble’ın prodüksiyonu ve emsalsiz Robert Wilson’ın yorumuyla İstanbul’da. Gerçi festival şemsiyesi altında değil, ama İKSV evsahipliğinde, ENKA Vakfı sponsorluğunda, Zorlu PSM’de. Epik Tiyatro’nun kurucusu, yaratıcısı Brecht de pek kıymetlilerimizdendir ama, doğrusu benim için Üç Kuruşluk Opera’da (sahnede ve perdede onca izlediğim halde) Robert Wilson’ın varlığı. Philip Glass ile birlikte çalıştıkları Brighton Beach’den beri uzaklardan peşindeydim diyebilirim. Kurt Weil’ın müziği ise, tek başına insanı baştan çıkarabilir.
Festivalin saygın yabancı konukları, onların da çok düşündürücü oyunları var bu yıl. Bir tanesi, insana hemen Don Cheadle’lı Rwanda Hotel’i hatırlatan Hate Radio / Nefret Radyosu. Konsept ve metin, son yılların dikkat çeken yönetmeni Milo Rau’ya ait. Oyunu yöneten de o. Nefret Radyosu, 1994’te Ruanda’da Tutsiler’e yönelik soykırımın kışkırtıcısı, ırkçı radyo kanalı RTLM’yi, aslına sadık kalarak kurgulanmış bir arka planla tekrar yayına alıyor. Radikal görüşlü üç Hutulu’nun katıldığı, bir beyazın sunduğu bir RTLM programı yeniden canlandırılıyor. Bir telkin çılgınlığı! Oyundan sonra, oyuncuların katılımıyla söyleşi var.
Guy Cassiers Merhametliler’de Jonathan Littell kitabı Les Bienveillantes’ı sahneye uyarlıyor. Oyunun en vurucu tarafı olayların SS subayı Max Aue’nin gözünden anlatılmış olması. Yazar üstelik izleyici ile fail arasında empati de kurmuş. Yönetmen Cassiers, tarihi hatırlamaya devam etmenin önemine inanıyor. Bir söyleşisinde, en önemli şeyin “seyircide geçmişle bir bağlantı oluşturacak kadar kişisel bir duygu uyandırmak” olduğunu söylemiş. Cassiers, “…hafızayı kullanarak sorumluluk üstlenmeliyiz. Siz tarihi sadece beraberinizde taşımakla kalmazsınız; daha sonrası için ondan dersler çıkarırsınız,” diyor. 7 Mayıs’taki temsilden sonra yönetmen ile söyleşi var.
Bir başka ilgi çekici oyun, Shieveh Theater Group’un Farsça olarak oynadığı ve Afsaneh Mahian’ın yönettiği Her Gün Biraz Daha. Üç kadın: Savaş kahramanının dul eşi Mahnaz, tanınmış bir futbolcunun metresi Shahla ve geleneksel aile kızı Leyla, küçük bir mutfakta günlük işlerle meşgul. Oyun, 1981’den 2013’e kadarki bir dönemde, tarihten bir kesit sunuyor. Arzu edenler oyun sonrası Afsaneh Mahian ile söyleşiye katılabilir.
Hepsi bu kadar değil ama, bir tane daha yazıp bitirelim en iyisi. Tim Crouch’un Shakespeare oyunlarından uyarlayıp yönettiği, Spymonkey grubunun oynadığı Shakespeare’in Bütün Ölümleri. Yaratıcılarına göre, Shakespeare’in Bütün Ölümleri, Ozan’ın ölümünün 400’üncü yılına yakışan ciddiyette, karamsar, ama aynı zamanda komik bir anma olacak. Crouch, 74 “insan ölümleri”nin hepsini saptamak için her oyunu birkaç defa baştan aşağı taradığını söylüyor. En fazla ölüm sahnesi ise 14 kişiyle Titus Andronicus’ta. Burada bir de ölen karasinek var ama, onu hesaba dahil etmemişler. Elizabeth Devri seyircileri, komediye olduğu kadar kan revan içinde sahnelere de bayılırlarmış. 24 Mayıs’taki ilk temsilden sonra, bütün ölümleri dört oyuncusunun (üç erkek, bir kadın) oynadığı Spymonkey oyuncuları ile söyleşi var. Kaçırmayın!