Şehrin siluetinde gölgeler
Yolda yürürken birden yanımızda “bitiveren”, bize kâğıt mendil uzatan, o küçük ellerin sahibini görmeyiz bile çoğu zaman. Hızımızı kestiği için sinirleniriz bir de.
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde yaşıyor olmanın verdiği gurur ve Boğaz’ın ihtişamlı duruşunu arkama almışken, yine o minik el bozdu havamı, üstüne bir de sigara istedi. Durumu bir yabancıya aktarmaya çalıştığım o anda, “İstanbul’un siluetini bozan gökdelenler” gibi ortaya çıkan çocuk için bugüne kadar hiçbir şey yapmadığım için utandım ben. O anda onu öylesine sahiplendim ki gece ayazında sokakta olmadığım, üşümediğim, tok olduğum için utandım ben.
Oysa kâğıt üstünde her şey ne kadar güzel. Amacın aslında, yükümlülüklerinin pratiğe dökülmesi olduğunu ikinci plana atıp uluslararası sözleşmelerin altına imza atmak ne kadar prestijli.
Yeni kölelik biçimlerinden de sayılan çocuk işçiliğinin öznesi çocuk, tüm uluslararası sözleşmelerde ve ulusal hukukta 18 yaşına ulaşmamış kişi olarak tanımlanır. ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Sözleşmesi’nin 138. Maddesi, 10 yaş altındaki çocuk işçiliğini yasadışı kabul eder.
1982 Anayasası’nın 42, 50 ve 61. maddeleri doğrudan, 2, 5, 17, 41 ve 60. maddeleri ise dolaylı olarak çocuk haklarının temelini oluşturur. İş Kanunu, Sendikalar Kanunu, Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu, Mesleki Eğitim Kanunu ve İlköğretim Kanunu ise çocuğun çalışma yaşamındaki haklarını doğrudan ilgilendiren yasalardır.
Türkiye, çocuk haklarını doğrudan ilgilendiren birçok uluslararası sözleşmeye imza atmıştır. Ayrıca, 2015 yılına kadar çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerini ortadan kaldırmak amacıyla “Zamana Bağlı Ulusal Politika ve Program Çerçevesi” hazırlanmıştır. Bu programın stratejik hedefi, en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğine ve özellikle kız çocukların durumuna önem vererek çocuk işçiliğinin 10 yıl içinde tamamıyla yok edilmesidir.
AB, ILO, UNICEF gibi uluslararası kurumların da desteklediği çalışmalarla, ülkemizdeki çocuk işçi sayısı günden güne azalmaktadır. Ancak toplumun –özellikle ailelerin– sosyo-ekonomik refah düzeyi yükselmedikçe, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da en kötü çocuk işçiliği türlerinden biri olarak tanımladığı sokaklardaki çocuk işçiliğine –dolayısıyla mendil satıcılarına– maalesef rastlamaya devam edeceğiz.
Fotoğraf: Eylül Yazıcıoğlu