Sinek Kral!
Spymonkey huzurunuzda! Ah pardon, Shakespeare demek istemiştik. 20. İstanbul Tiyatro Festivali, bize Tim Crouch’un yönettiği ve Spymonkey topluluğunun dört elemanının sunduğu Shakespeare’in Bütün Ölümleri / The Complete Deaths’i sundu. Kendi devrinin seyircilerinin, komedileri kadar vahşi trajedilerini de sevdiği üstadın oyunlarındaki bütün ölümlerden oluşan bir oyun! 75 tane ölüm…
İnsan böyle oyunları görmeden tam olarak neler olup bittiğini anlamıyor. Ben de her şeye hazır olmama rağmen, Titus Andronicus’taki karasineğin kahraman olduğunu anlamamıştım. Ölümden paçayı kurtaramamış, ama star olmuş! Ölüm sayısı da 74’ten bir yukarı atlayıp 75’i bulmuş. Bunların 14 tanesi, Game of Thrones’a rahmet okutan Titus Andronicus’ta. Hesaplarını da, sahnenin bize göre solunda oturan ve önündeki notlarla meşgul görünen hanım, Lady Death tutuyor. Kırmızı ışıklı bir skorborddaki 75 sayısıyla başlıyoruz, birer birer, bazen müthiş bir hızla, azalıyorlar.
Bütün Ölümler’e büyük beklentilerle gittim, beklediklerimi de buldum. Ama bu kadar komik olacağını sanmamıştım doğrusu. Hele William Shakespeare’in oyunlarını bilenler için daha da komik… Spymonkey kadrosundan Aitor Basauri, Stephan Kreiss, Petra Massey ve oyunun aynı zamanda sanat yönetmeni olan, özgün müziğini besteleyen Toby Park, ülkelerinde niçin bu kadar tanınıp sevildiklerini gösteriyorlar. Toby Park, hani şu ikide bir antikapitalist, burjuva sınıfı karşıtı hayat dersleri vermeye kalkışan ukala entelektüel. Hani arkadaşları en son ondan bıkıp topluluktan atmışlardı da, Aitor’un daha önce sahneye çağırdığı Omar’la Spymonkey Turkey’i kurmasını tavsiye etmişlerdi. Anlaşılmadıysa eğer, Omar birinci sırada oturan bir seyirci. Birinci sırada oturmanın faydaları diyeceksiniz, ama kimimiz de plastik sopayla dayak yedi.
Oyuncularımızdan Stephan (kendi adlarıyla oynuyorlar) Petra’ya âşık. Karşılık bulamıyor, ama “Oh olsun!” diyoruz. Çünkü Shakespeare diye biri olmadığını, onun aslında Kevin Bacon olduğunu söylemişti. Toby de hemen düzeltti: “Francis Bacon!” Aitor ille de iyi bir Shakespeare oyuncusu olma arzusunda. Ekranda görünen Shakespeare ona cesaret veriyor, “Şişman değilsin, sadece şişman görünüyorsun,” diyor. Oysa düpedüz şişman, üstüne üstlük, bir de İspanyol. Petra’nın tek derdi, Bütün Ölümler’de Ophelia’yı oynamak. Ne yazık ki, antikapitalist, burjuvazi düşmanı ve AB karşıtı Toby önünü kesiyor: Ophelia yok! Zavallı Petra, oyunun sonuna kadar Ophelia olmak için debeleniyor. Toby ise, malum, Spymonkey’nin derinliği, anlamı olmayan bir komedi grubu olmasını engellemeye çalışıyor. Aklı fikri mücadeleye davet için anlamlı bir mesaj vermekte: Bir mesaj, bir mesaja krallığımı veririm!
Böylece III. Richard’a değinmişken, hemen intiharlara geçelim, dolayısıyla da Markus Antonius’a. Mısır ve Roma İmparatorlukları’nı birleştirip muradına eremeyen Markus Antonius’in intiharı, oyunun en uzun bölümlerinden biriydi. Onu oynayan Toby Park, uzun süre boğazında hançerle dolaştı. Kabahati yok gerçi, bu Shakespeare’in en uzun intiharıymış, tam 110 dize. Toby vakit geçsin diye susuyor, hepimizi de düşünmeye davet ediyordu.
Shakespeare’in Bütün Ölümleri’nin sahnelerini uyarlayıp oyunu yöneten Tim Crouch (I, Malvolio, An Oak Tree, Adler & Gibb), yapım şirketi Spymonkey ile ilk kez bu oyunda ortak olmuş, oyunun tasarımını da Spymonkey’nin gedikli elemanı Lucy Bradridge gerçekleştirmiş. Crouch, 74 ”insan ölümü”nün hepsini saptamak için her oyunu birkaç defa baştan aşağı taradığını söylüyor. Öyle ki, Titus Andronicus’taki 75. ölüm sahnesinin kahramanı olan karasinek de bu titiz aramadan kurtulamamış.
Öte yandan, Tim Crouch ile Spymonkey, birbirlerinden çok farklı olsalar da, birlikte çalışmaktan hoşnutlar. Oyunun özgün müziğini de besteleyen Sanat Sorumlu Müdürü Toby Park, Crouch’un büyük bir Shakespeare âlimi olduğu görüşünde. Eserler hakkında müthiş bilgisi olduğunu söylüyor. Park’a göre, oyun da müthiş olmuş. Eh, bize göre de öyle. Crouch ise, esas meselenin “iki ayrı tarzın bir araya gelmesi” olduğu görüşünde. Farklı bir iş disiplinine sahip Spymonkey elemanlarıyla çalışmakta başlangıçta hayli zorluk çekmiş. Buna rağmen, dört oyuncunun harikulade fiziksel becerilerini övüyor ve oyunu şöyle niteliyor: “Çılgın bir oyun, alıştığımız hiçbir şeye benzemiyor.” Gerçekten de öyle.
Antonius’un bitmek bilmez ölümü bir yana, kendisini öldürecek birini ararken onların ölümüne kazayla neden olan Brutus’ünkü de hiç fena değildi. Juliet ile Romeo’sunun (Petra ve Aitor) ölümlerini görüp de bu sahneyi gözyaşlarıyla hatırlayacak biri olduğunu sanmıyorum. Kaldıysa da eğer, Stephan’ın sinek kostümüyle gelip sahneye dahil olması, bu duyguları siler atar. Ama bence en iyisi Kleopatra. Mısır’ın incisi, ölümü çağırırken, yan kapılardan sahneye üç kobranın (elleri yılanbaşı makyajlı Aitor, Stephan ve Toby) girip onu sokacaklarını, hatta daha da fazla sokmak için kovalayacaklarını düşünmemişti herhalde.
Shakespeare’in 400’üncü yılını onun Bütün Ölümler’iyle kutlamak harika bir fikir. Tek sorun şu: Artık trajedilerini izlerken, ne kadar vahşi olurlarsa olsunlar, kendimizi tutamayıp güleceğiz.