Varla yok… arası, yok.
30 yaşındayım, varım…
Biyolojik iznim var, henüz.
*
Nefes alıyor, Ed Sheeran dinlerken bu satırları yazıyorum.
Yazabiliyorum. Duyabiliyorum…
Ed’in canlı bir iç çekiş kıvamındaki sesine bulanarak, duyularımı ruhumla senkronize edebiliyorum. Duyumsayabiliyorum…
Her “small bump” deyişinde, bir gün bir bebeğin, başparmağımı yumruğuyla sımsıkı sarabileceği ihtimalini hayal edebiliyorum. Parmağım hâlâ hislerime bağlı…
*
Az önce bir fincan kahve içtim, kıvamı net: Midemi acıtmayacak kadar hafif, ruhumu diriltecek kadar kuvvetli. Hayatıma eşlik edebilecek yoğunluklar benim seçimime bağlı, hâlâ. Ve insanlar…
Sinirlenebiliyorum, sevinebiliyorum, gözlerim dolabiliyor. Haberler akabiliyor gözlerimin önünde. Hayat bazen yoktan, bazen boktan bir nehir benim için. Akıyor…
*
Sağ elimin az sağında kitaplar var, tarafımdan okunma olasılığına kayıtsız. Hayatın ve insanlığın kayıtları algılarıma ve yorumuma âmâde. Bugün de…
İnsanlar var civarımda. Sevdiklerim, benimle mesafeyi kısa tutanlar. Karşılıklı karbondioksitlerimizi soluyabildiğimiz… Hissedebildiklerim. Var eden türden. Teması olası “biz”ler. Sadece “ben”in varlığıyla bile “onlar”dan “biz”e dönüşebilenler…
Seçtiklerim. Seçtikleri ben…
*
Şu ânım var, içine girdikçe derinleşen, çevresini kolaçan ettikçe zenginleşen, ortasında dururken bile genişleyen. Ânım var benim. Anılarım var; ve onları bizzat hatırlama hakkım…
Çünkü…
*
Adım Mehmet, 30, varım…
Adı Ali İsmail, 19, yok…
… edildi.