“Sınıf Meydan Savaşı”nı Kim Kazanır: Öğrenci mi? Öğretmen mi?
Aslında öğrenciler ve öğretmenler bir savaş başlatmıyorlar, bir savaşa alet oluyorlar daha çok. Karşılıklı çıkarlar dolaysız/yalansız bir ilişki kurulmasını engelliyor. Çözüm olarak ya eğitim sisteminin baştan değişmesi gerekiyor ya da öğrenci ve öğretmenlerin uzlaşarak daha sağlıklı bir sınıf ortamı elde etmesi….
İnsanoğlu ya da kızı otoriteye karşı gelmesiyle bilinir çoğu zaman. Kuralları yıkmanın, değişimin gereği budur ne de olsa. Tabii otoriteye karşı gelmek kolay değildir öyle. Kimi zaman işinizi, kimi zaman itibarınızı, kimi zaman sevdiklerinizi hatta canınızı kaybedersiniz düzeni yıkmak uğruna; bir cesaret meselesidir. İşte okullardaki sınıf ortamı da öğretmenin hem başlı başına bir otorite hem de kimi zaman devlet, kimi zaman okul gibi daha büyük bir otoriteyi temsil ettiği durumla, otoriteye direnen öğrencilerin –burada edat olarak kullanıyorum– karşı karşıya geldiği ortamlardan biridir.
Öğretmenin asıl amacı öğrencilere kimi zaman bir konuda bilgi vermek, kimi zaman bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğretmek, kimi zaman da onları eğitmektir. Ne yazık ki sınav ve ders/sınıf geçme gibi mefhumlar söz konusu olduğundan öğrencilerle öğretmen arasında –bir öğretmen olarak söylüyorum– bence saf samimi bir ilişkinin kurulması mümkün değildir. Öğrencinin çıkarları çoğu zaman ağır basar ve öğretmeni her ne kadar sıkıcı, katlanılmaz, sinir bozucu olsa bile, öğrenci dersi geçmek uğruna sesini çıkarmamaya, öğretmenin gönlünü hoş tutmaya çalışır. Dediğim gibi, bu ne öğrencinin ne öğretmenin hatasıdır aslında. Sistemin genel bir sorunudur.
Öğretmenin amaçlarından biri kimi zaman öğrenciyi eğitmektir de dedim. Öğretim bilgi aktarımı iken eğitim bir takım kalıcı davranışların kazandırılmasıdır. Bu davranışların en başında başkalarına saygı göstermek gelir. Öğrencinin ailesinden bu eğitimi alarak gelmiş olması beklenir ya da gelmiş olduğu varsayılır. Ailede birtakım davranışların kazanılması eksik kaldığında, okulda bunlar öğretmen açısından kendini sorun olarak gösterir ve kimi zaman öğrenciyle öğretmen arasında bir çekişme başlar.
Luca Bloom’un ON8’den çıkan Sınıf Meydan Savaşı isimli romanında da buna benzer bir tablo görüyoruz. Aslında “sorunlu” öğrencimiz David Mickner’ın tek sorunu Bay Zinn’in dersinden, yani tarih dersinden hoşlanmaması gibi. Evet, David arkadaşlarına eziyet ediyor; evet, öğretmenini önemsemez hareketleri var ama, sanki Bay Zinn de öğrencilerle uğraşmayı fazla seviyor. Roman boyunca Johannes’in gözünden, hatta Johannes’in de dahil olduğu bir savaşı izliyoruz. Savaş boyunca neler olup bitiyor, hangi taraf nasıl taktikler uyguluyor, görmeniz için romanı okumanız gerek. Benim bu savaşla ilgili tek söyleyebileceğim bu savaşın bence bir galibi olmadığı. Bay Zinn’in öğrencilerle uğraşması sanki biraz bulduğunu hak etmiş izlenimi verse de, ne Mick ne de Zinn başlarına gelenleri hak etmiyorlardı aslında.
Sevilmeyen derslerin hocası olmak her zaman kötüdür. Bay Zinn yerine Pelin Doğan da olabilirdi Mick’in öğretmeni. Demem o ki aslında öğrenciler ve öğretmenler bir savaş başlatmıyorlar, bir savaşa alet oluyorlar daha çok. Başta da söylediğim gibi, karşılıklı çıkarlar dolaysız/yalansız bir ilişki kurulmasını engelliyor. Çözüm olarak ya eğitim sisteminin baştan değişmesi gerekiyor ya da öğrenci ve öğretmenlerin uzlaşarak daha sağlıklı bir sınıf ortamı elde etmesi gerekiyor. Sınıf ortamında halledilmeyen sorunlar o yapay ortamdan çıkıp, romanımızda olduğu gibi gerçek hayata taşınabiliyor ve gerçek hayatın sorunları haline gelebiliyor. Bu yüzden bir öğretmen olarak öğretmenlere tavsiyem ve öğretmenlikten şu ana kadar öğrendiğim, öğrencilerinizi hatta kimseyi başkalarının içinde küçük düşürmemeye dikkat edin. Kimse bunu hak etmez. Zor öğrencileri derse katabilmek de öğretmenliğin vefakârlık kısmı dediğimiz asıl zor yanıdır herhalde.
Öğrenci olarak öğrencilere tavsiyem ise, madem böyle bir sınıf ortamı var, karşınızdaki kim olursa olsun, yalnızca öğretmen olarak karşınıza konduğu için bile ona saygı duymalı ve dediklerine kulak asmalısınız. Anne-babalara hiç girmiyorum, zira konu çok derin. Sınıf Meydan Savaşı bana bunları düşündürdü, bunları hissettirdi. Siz de okursanız ya da okuduysanız ben buradayım, aşağıya yorumlarınızı bekliyorum.
Dersten sonra gelin, bir konuşalım.