Hey gidi günler!
Oğlumun arkadaş grubunu çok severdim. Neşeli çocuklardı, sohbet ederdik, king oynardık. Derken hayat gailesine bulaştılar. İşe girmişler, kafaları binbir tatsız yerde. Sonra tam da o yaşlarda, hatta daha küçük arkadaşlar buldum. Potter tayfası…
Buraya yazdığım için kendimi çok iyi hissediyorum. Ruhum yerini bulmuş gibi. Bu ara biri elimde, biri çıktı çıkacak iki yeni kitap var. Çok eski arkadaşlarımdan, Milliyet’te birlikte çalıştığım Raife Polat’ın Günışığı Kitaplığı’ndan Devin Şarkısı diye bir kitabı çıktı. Resimleyen de Sadi Güran kardeşimiz. 2013’te “Bebek” ile FABİSAD GİO Ödülleri öykü adayı olmuş, benim sinemacılık döneminden tanıdığım Sevgi Saygı’nın kitabı Peri Efsa ise ON8’de, fırının ağzında. Heyecanla bekliyorum.
Bazen arkadaşlar ON8’in ne olduğunu soruyor. 18 işte, ne olacak? 18 yaş. Çocukluktan çıkmış çocuklar, büyümüş çocuklar. Kendimi onlardan farklı hissetmiyorum hiç. Zaten 25’i geçmiş olanlar genelde “hayat gailesi” dediğimiz şeye kapıldıkları için, bir anda büyürler.
Oğlumun arkadaş grubunu çok severdim. Neşeli çocuklardı, sohbet ederdik, king oynardık. King biraz küfürlü olur nedense. İşin tadını kaçırdılar mı, yaz akşamı sıcakta, onları pencereyi kapatmakla tehdit ederdim. Aşağıdaki ihtiyar kadın rahatsız olmasın diye. Demek kendimi ihtiyar saymıyormuşum. Hoş şimdi de saymam ama, dizler bir âlem (“Sporu birden bırakmışsın,” demişlerdi); bazen de anneablamın dediği gibi, “Vücutim kırılıyor”.
Derken yukarıda bahsi geçen arkadaş grubu hayat gailesine bulaştı. Sevgilileri var, işe girmişler, kafaları binbir tatsız yerde. “Ben sizden sıkıldım,” dedim, “kendime 15 yaşında arkadaşlar bulacağım.”
Sonra tam da o yaşlarda, hatta daha küçük arkadaşlar buldum. Potter tayfası… Çok sadıktırlar, hâlâ muhtelif sitelerini azimle, sevgiyle sürdürüyorlar; Harry ile ilgili her şeyi biliyorlar. Rowling bir seferinde kendisinin hatırlamadığı şeyleri bile hatırladıklarını söylemişti. Benden iyi hatırladıkları kesin. Geçende siteleri için söyleşiye gelen üç arkadaş, bana Ölüm Yadigârları kolyesi getirdi. Hep boynumda. Balıkesir’den Kuzey de bana Harry’nin asası olduğunu söylediği bir asa göndermiş, beğenmeyip yenisini yapacağını söylemişti. Aceleye gelmiş. Kendi de İstanbul’a geldi, tanıştık. Facebook arkadaşıyız aslında. Facebook’ta hem eski arkadaşlarla buluştum, hem de kendime has arkadaşlar buldum.
Birkaç yıl önce İlker beni saçımdan sürüyerek Fantasy Role Playing’cilerin, İTÜ’nün eski kütüphanesindeki toplantısına götürmüştü. Herkes her ne grubuysa (Star Wars, Game of Thrones falan) onun giysilerine bürünmüş. CNBC-e Game of Thrones’un fiyakalı bir tahtını koymuş, ekipten çocuklar da sırayla oturup fotoğraf çektiriyor. Millet hayal dünyasına cepheden dalmış. Zaten başka türlü nasıl keyfi çıkar ki?
Ben ise kendimi Muggle’lar arasında kalmış soylu bir cadı gibi hissederek, önümde İlker’in beni oraya sürümek için bahane ettiği Harry kitapları, masada oturuyordum. Birkaç saat sonra sıkıldım, oysa bir hayli imzalatan da vardı. Öğle vakti miydi ne? Kıytırık bir büfede ne varsa onu yiyorduk. Kalktım, dolaşmaya başladım. Star Wars’cular harikaydı. Darth Vader’e hayran kaldım. Tabii, Darth Vader olmak zor değil ama, bu arkadaş hakkıyla üstlenmişti rolü. Işın kılıcıyla kimini kutsuyor, kimini yok ediyordu. Basbayağı havaya girmişim.
Ağzım açık, her şeye hayret içinde bakarken, benim arkadaş yaşımı biraz aşmış çocuklar grubuna takılmışım. Biri, “Öğretmen misiniz?” dedi. “Hayır, çevirmenim,” dedim. Bir yandan da kendimi fena halde oraya ait değilmiş gibi hissediyordum (ki, favori hislerimden biridir). Çocuklar, nezaketen, “Ne çevirdiniz?” diye sordular. “Harry Potter,” dedim, çeviri ortağımı tek kalemde sildiğim için kendimden birazcık utanarak.
Bir anda hava değişti, herkesin yüzü güldü. Bana, o kitaplarla büyümüş çocuklar olduklarını söylediler. Eh, ağzım kulaklarıma vardı desem yalan olmaz. Sonra savaş kahramanı gibi gurur içinde yerime döndüm ki, tahtın önünde bu sefer Yıldız Savaşları ekibi resim çektirmiyor mu? Darth Vader da orada. Resmen bir titreme geldi. İlker’in kolundan tuttum, “Ben de…” dedim. “Ee, tamam abla, git çektir,”dedi. “Ama o Darth Vader…” diye çemkirdim. “Yanına git, konuş, o Ateş,” demez mi? İşte fantazyacı büyükler bile çocukların hevesini böyle kaçırıverir. Gerçi benim heyecanım yerli yerindeydi. Çok başarılı bir Vader’di çünkü. Titreyerek yanına gidip kulağına, “Ateş, sen misin?” diye fısıldadım. En hasından bir Darth Vader homurtusu çıkardı, ödüm koptu.
Sonra ben gene masadan kaçmış ortalıkta dolaşırken, aynı gruptan iki-üç kişi gördüm. “Darth Vader nerede?” diye sordum heyecanla. “İleride, Game Station oynuyor,” dediler. Lanet olsun!
Ama benim arkadaş ve okur yaşım boyuna küçülüyor. İlk Romanım’la on yaş civarına inmişlerdi. Bu arada, dördüncü baskıyı da yapmış. Tetila ile Nemne ise, on yaş civarındaki anlatıcımıza rağmen, esas kahramanımız Nemne/Defne’nin iki-üç yaşında olması nedeniyle ortalamayı daha da düşürmüştü. Onun da ikinci baskısı olmuş.
Unutmadan söyleyeyim: Bu yıl Kitap Fuarı’nda beş söyleşim var. Niye böyle oldu, bilmiyorum. Taş çatlasın, iki tane olurdu. Ne yapalım? Sonuçta 8-9 ve 15-16 Kasım’da toplam beş söyleşiyle fuardayım. Beklerim…