Beowulf’un efendisi

Fotoğraf: Beowulf'un ilk sayfası, Cotton Vitellius A. xv

Beowulf’un efendisi

SEVİN OKYAY
Zamanlı Zamansız - 09 Ağustos 2014

Ölünce eserlerimiz üzerinde karar sahibi, hak sahibi olamıyor muyuz? Zamanımızla ne yapacağımıza karar veremez miyiz? Oysa en doğrusu Gandalf’ın dediği olmalı: “Tek karar vereceğimiz şey, bize verilen zamanla ne yapacağımız.”

J. R. R. Tolkien, fantazya sevsin sevmesin her çocuğun, gencin ya da büyüğün, varlığından haberdar olduğu bir yazardır. Hobbit ve “Yüzüklerin Efendisi”nin yaratıcısıdır çünkü… Kitaplarını okumadıysanız bile, filmleri görmüşsünüzdür. Tıpkı Rowling ve Harry Potter gibi. Tolkien’in artı erdemi ise, hayal-dünyalar ve karakterler yaratmakla kalmayıp, dilleri de yoktan var etmesidir. Onların sözlüklerini bile yapmıştır.

İşte şimdi de Tolkien’in bir dil ustalığı örneğinden daha haberdar olduk. Büyücülerle hobbitlerin efendisi, meğer aynı zamanda Beowulf’un da efendisiymiş. Oxford Üniversitesi’nde Eski Nors ve Eski İngilizce gibi dillerin uzmanı olan profesör Tolkien’in çok beğendiği Beowulf’a el atması doğal. Bir keresinde, Beowulf için, “kadim İngiliz şiirsel sanatının geriye kalan en büyük eserlerinden biri” demişti.

Ama onu modern İngilizce’ye çevirme konusunda kuşkuları vardı. 1940’ta yazdığı bir denemede Beowulf’u sade düzyazıya çevirmenin “suistimal” olduğundan söz ediyordu. Gene de, genç yaşta, 1926’da düzyazı olarak çevirmiş. Beğenmemiş –mükemmeliyetçi olarak tanınırdı– dosyalayıp kaldırmış.

Şimdi, yapılışından 88 yıl sonra, bu kendi haline bırakılmış çeviri Beowulf: A Translation and Commentary (Beowulf: Bir Çeviri ve Bir Yorum) başlığıyla yayımlandı. Tolkien’in çevirisi, 90 sayfa. Kitap, üstadın Beowulf üzerine notlarından yapılmış seçmelerle, Beowulf’un esin kaynağı olduğu bir hikâye ve şiirlerle 320 sayfayı bulmuş. Kimileri, bu yeni kitaptan hoşnut. Kimileri, Tolkien versiyonu çok eski görünür diye korkuyor. Ne de olsa, Nobel’li İrlandalı şair Seamus Heaney metnin nefis bir yeni çevirisini yapmıştı. J. R. R. Tolkien’in ölümünden sonra onun basılmamış kitaplarını yayına hazırlayan oğlu Christopher, “Yayınlamayı hiç düşünmemişti sanki,” diyor. Yeni kitabın hediyesi de, daha önce basılmamış hikâye: “Sellic Spell”.

İyi ama, neyin nesi bu Beowulf?

Danimarkalılar’ın büyük kahramanı Beowulf, İngilizler’in ve İngiliz Edebiyatı okuyan yabancı çocukların başının belâsıdır. Sonunda bütün Kuzey ırklarından, bölgelerinden, canavarlardan, ejderhalardan ve haddini bilmez kahramanlardan nefret eder hale gelirsin. İşin fenası, yazarına da küfredemezsin, çünkü “anonim”dir.

Beowulf, Grendel adlı insan yiyen canavarı öldürmek için ülkesi Geatland’dan (İsveç) Danimarka’ya giden bir savaşçıdır. Grendel’in annesi intikam almaya gelince, onu da öldürür. Çok daha sonra ise kendisi, hazine sahibi bir ejderha tarafından öldürülür. Batı Sakson dilindeki 3,182 dizelik metnin 975-1025 yılları arasından kaldığı söylenir.

İç çekip, eski günleri ister istemez anarken bir baktık ki, Beowulf popüler kültürün bir parçası olup çıkmış. Heaney’nin çevirisi, mecburen Beowulf okuyan bütün o nankör öğrencilerin kafasına kakılan gerçeği kanıtladı: Beowulf iyi bir şiirdi. Tolkien de “Yüzüklerin Efendisi”ni Beowulf üslubunda, Anglo-Sakson mitolojisiyle bezemişti. Her neyse, filmler ve operalar birbirini izledi. Ben içlerinde en çok, hikâyeyi Grendel’in gözünden anlatanları seviyorum.

Julie Taymor’un Grendel operasını görmedim ama, John Gardner’ın hikâyeyi canavarın gözünden anlatan harika Grendel’ine bayıldım. Öylesine güzel ve dokunaklı ki, hani neredeyse “insani” demek geliyor insanın içinden. Tam yazarına göre bir kitap. Zeki ve yetenekli John Gardner, bütün çağdaşlarıyla kapışmış ve hiçe saydığı hayatını, 49 yaşında bir motosiklet kazasıyla noktalamıştı. Erken sona ermiş ama yazarın istediği gibi yaşadığı bir hayat…

Ama Beowulf, yazarının istediği gibi bir çeviri değil. Beowulf otoritesi fahri profesör Kevin Kiernan, çeviriyi yayınlamanın ona, anısına ve sanatçı olarak başarısına zarar vereceği görüşünde. “Vaktini bir çeviriyle ziyan etmek istemediğine karar vermişti. Onun yerine Hobbit ve ‘Yüzüklerin Efendisi’ üzerinde çalıştı.”

Ölünce eserlerimiz üzerinde karar sahibi, hak sahibi olamıyor muyuz? Zamanımızla ne yapacağımıza karar veremez miyiz? Oysa en doğrusu Gandalf’ın dediği olmalı: “Tek karar vereceğimiz şey, bize verilen zamanla ne yapacağımız.”

Yarattıklarımıza hâkim olamıyorsak, yaratmanın ne anlamı var?

 

 

, , , , , , , , , , , , , , ,
Share
Share